Siyasiler ne düşünürler bilmem ama seçmen gayet mantıklı nedenleri birleştirerek sandığa gitmeye hazırlanıyor. Önceden göze çarpan ‘benim partim her şeyi ile en iyisidir’ mantığının yerini daha güzel şeyler yapılabilir düşüncesi almaya başladı. Bu sonuç bile başlı başına bir gelişmişlik örneğidir. Yedi Haziran seçiminde AK Partiden koparak haklı arayışları neticesinde MHP ve HDP’ye yönelen seçmen bunun iyi bir örneğidir.
Ne var ki 7 Haziran seçiminde çok güzel bir ivme yakalamış olan MHP bu kazanımı kendisini fazla ifade edememesi nedeni ile avantaja çevirememiştir. Şeffaf ve hesap verilebilirlik ekseni etrafında ortaya koymuş olduğu ilkeler AK Parti ile hükümet kurmanın önünde ki en büyük engellerdi. Seçmeninin kanaati MHP’nin tutumunun doğru olduğu yönünde olmakla birlikte çok kesin kararların siyasette yerinin olmaması gerektiği noktasında birleşiyor.
Ancak MHP çok daha kötü şartlarda CHP ile koalisyon hükümeti kurduğunda yıllarca eleştirilmiş, Milliyetçi bir partinin sol parti ile ortaklığının ihanet olduğu ifade edilmişti. İşin en garip tarafı Devlet Bahçelinin Rahmetli Ecevit’in yanında ki edeple duruşu bile bu günkü AK Partililerce ‘gelin’ tanımlaması ile netice bulmuştu.
Oysaki Ecevit’in devlet adamı olmaktan öteye şahsi menfaat ve kaprislerinin olmadığı herkes tarafından iyi biliniyordu. Mal mülkle işi olmayıp, sıradan bir insan gibi yaşayıp, sıradan biri gibi aramızdan ayrılıp gitmiştir. Hatta ebedi hayata uğurlanmadan bir yıl evvel Hicaz Bölgesinde kendisine miras kalan muazzam serveti Türk Hacılarının konaklayacağı yer haline getirilmek üzere bağışlamıştır. Bu konuda ise”Bu mirasın Türkiye’ye, Türk hacılarına yararlı olması beni mutlu eder” demişti.
Geçmişte kayda değer şaibesi bulunmayan bir parti ile koalisyonu yıllarca eleştirilen MHP, AKP ile hükümet kurmuş olsaydı 17 Aralık muamması hasebiyle tarih sahnesinden silinirdi. HDP destekli CHP ile hükümet kurması ise aynı sonucun ortaya çıkmasına neden olurdu. Kaldı ki hükümet kurma yetkisi dahi verilmemişken MHP’nin elini taşın altına koymadığı için eleştirilmesinin çokta bir mantığı olmayacaktır.
Son bir ay içerisinde pkk ile bağları olmadığını dillendirme cesareti bulan HDP’nin baraj çizgisinde bir varlık göstereceği söylenebilir. Seçmen bu ifadelerin daha önce kullanılması görüşünde birleşiyor. Bu günlerde varlığını kaybeden pkk ile ilişkilendirilmemeleri gerektiğini söyleyenler bu söylemlerini yüzlerce insanın ölümünden önce sloganlaştırmalıydılar.
7 Haziran sonrası süreçte en çok puan alan partinin CHP olduğu görüşü bir hayli yaygın. Hem koalisyon görüşmelerinde ki samimiyeti, hem de ekonomik manada vaatleri seçmen nazarında kayda değer bulunuyor.
AKP, çözüm süreci gibi özel bir uygulama yerine devlet kanun ve nizamlarıyla birlikte sosyal devlet ilkesinin gereklerini Doğuanadolu Bölgesinde yerine getirmiş olsaydı pkk bu derece eylem serbestine sahip olamayıp, anneler ağlamamış olacaktı. Halk ile sorun yoksa halkın arkasına sığınan pkk muhatap alınmamalıydı. Halka hizmet noktasında bir eksiklik tespit edilmişse bu eksiklik devlet eli ile giderilmeliydi. Böylesine kesin hatlarla bir devlet politikası yürütülmüş olsaydı AKP hakikaten 2027 yılına kadar Türkiye’de iktidar kalabilirdi.
Bu günkü tablo ise Doğuanadolu politikasında başa dönüldüğü izlenimini vermektedir. İşte bu ince çizgiler nedeni ile siyasi partiler iyi bir imtihandan geçiyor görünse de aslında en büyük sınavı verecek olan yerinde değerlendirmeleri nedeni ile Türk seçmeni olacaktır. Hadi hayırlısı diyelim.