Güncel
Giriş Tarihi : 17-04-2024 07:59

Hekim Cinayetleri Politiktir

Son yıllarda, Ersin Arslan, Melike Erdem, Kamil Furtun, Fikret Hacıosman ve Ekrem Karakaya gibi hekimlerimiz, hekim oldukları için katledildiler. Son 5 yılda 50 bin sağlık çalışanı saldırıya uğradı, bunların 12 bini fiziksel, geri kalanları hakaret veya tehdit gibi psikolojik saldırganlık olarak gerçekleşti.

Hekim Cinayetleri Politiktir

20 yıldan fazladır iktidarların en fazla övündüğü konu, sağlık sisteminin yeniden yapılandırılmasıydı. Gıcır gıcır yeni yapılmış hastaneler, bal dök yala, tertemiz koridorlar, danışma masaları. Doktor mu? orası biraz sıkıntı.

"Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar. Askerden fazla para alıyorlar," diyen Evren'den bugüne doktor nefretinde bariz bir değişiklik var.

Dünyanın en zor sınavlarını başarıyla geçip, oldukça yoğun bir eğitim hayatını da tamamlayarak meslek hayatına atılan hekimleri bekleyen en büyük tehlikelerden biri de sözlü ve fiziksel saldırıya maruz kalmak oldu.

1990’lı yıllarda başlayıp, sağlıkta dönüşüm diye yürütülen bu faaliyet, özünde vatandaşın cebinden daha çok para alıp, sağlık çalışanlarına daha az ücret ödeyerek buradan elde edilecek paranın patronlara aktarıldığı sistemin kendisidir.

İşçilerin alın teriyle kazandığı paralardan toplanarak oluşturulan SGK hastane ve eczaneleri, zamanla yeterli yatırım ve iş gücü ile desteklenmeden yok edilerek sağlık kurumları tek çatı altında toplanmış, burada artan yoğunluk kasıtlı olarak, özellikle büyük şehirlerde, randevu bulamayarak özel hastanelere yönlendirmiştir.

İlginç olanı bir ülkenin en yaygın zincir özel hastanelerine sahip olanlar, sağlık sisteminin başına getirilerek, sağlıkta dönüşümden nasıl para kazanılacağının en güzel örneği olmuşlardır. Bir yere gidemeyenler! mecburen bu zincir hastanelerde ucuz işçi olarak çalışmak için istifalara zorlanmıştır.

Devletin kendi imkanlarıyla dörtte bir maliyetine yapabileceği hastaneleri, özel sektöre % 80 hasta doluluk garantili 25-30 yıllığına kiralayarak, yatmayan hastanın parasının da sermaye sahiplerine aktarıldığı sistemin de adıdır. Geçilmeyen köprüden, uçulmayan hava alanınından alınan paraların kamudan özel sektöre aktarılma yoludur. Oysa ki bir şehir hastanesi maliyetine 6-7 tane iki yüz yataklı kamu hastanesi kurulabilirdi.

Randevu siteminde 5 dakikada bir hasta bakmaya zorlanan bu nedenle yüzüncü bazen ikiyüzüncü hastasına yetişemeyen, durmadan koşturan ama yine de performansı yeterli olmayan sistemin adıdır sağlıkta dönüşüm.

Uydurma check-up taramalarla hastalarından cebinden patronların kasasına daha çok para aktarılmasının adı da sağlıkta dönüşümdür.

Her gün şunu yapın, bunu üç beş kere okuyun diye millete vaaz veren ve   kız çocuklarının okutulmasına karşı olan malum şahsın  kalbi tekleyince soluğu Kardiolog hekimin yanında aldığı, başa gelince ölüm korkusunun herseyden üstün olduğu gerçeğinin adıdır.

İşin içinde bu kadar para ve rant varken sorunun gerçek nedenleri  bilinmesin diye’ Doktor Efendi dönemi bitti’ diyerek  hedef gösterdikleri sistemin de ta kendisidir.

Geçenlerde bir sokak röportajında, “Eskiden doktorların yanına yaklaşamazdık, şimdi istediğimiz doktoru dövebiliyoruz “diyen, ama bu sözleri için bile ceza almayan vatandaşların yaratıldığı bu sistemde artık dövecek doktoru bulmakta bile zorlanacaksınız.

Kamu Hastane laboratuvarlarını özelleştirerek yüksek fiyatlarla tahlil yapanlara

Koruyucu tedaviyle böbrek yetmezliğini azaltarak, diyalize ihtiyaç duyan hasta sayısını düşürmek yerine daha çok diyaliz merkezi açmayı örnek sayanlara. Koruyucu, kollayıcı, önleyici tedbirlerin arttırılması yerine daha çok tahlil, daha çok ilaç yaz ki sistem yürüsün diyenlere

Avrupa kıtasındaki tüm tıbbı cihazlardan daha çoğunu tek bir megakentte toplayarak MR-Tomografi çekilmeyen yurttaşımız kalmayacak diye övünenlere selam olsun.

1940 yılında Çin’deki kolera salgını başlayınca kendi ürettiğimiz, tekrar yazıyorum kendi ürettiğimiz, kolera aşılarını yollayan Cumhuriyet rejimimden, Pandemide Çin’den aldıkları aşıyı aracı şirketler üzerinden daha yüksek fiyatlara ülkeye getiren sistemin adı da sağlıkta dönüşümdür. Evet vatandaş aşıya para vermedi ama kamu kaynakları aracılara kar olarak aktarılmadı mı?

Hacamat, sülük, gibi zararı kanıtlanmış uygulamalar sağlık hizmetinde ücretlendirilirken serebral palsy hastaları kas sertliğini azaltmak için ilaç ararken, yüzlerini gerdiren, kaşını kaldırıp, dudağına dolgu yapan, alın kırışıklığı için binlerce lira dökenlerin sistemidir bu dönüşüm.

İtibardan ve güzellikten tasarruf yapamayanlar, lüks limanlarda ıstakoz yiyip paylaşanlar bu dönüşümün kazananlarıdır.

Yaşanması gereken güzel bir dünya var ve daha iyisini yaşamak mümkünken bundan mahrum bırakılanların sorumlusu hekimler, avukatlar, öğretmenler değil bu çarpık sistemin koruyucularıdır.

Allah başımızdan eksik etmesin diye överken, aynı zamanda Allah düşürmesin diye sağlıkçıları gömen bu sistemde, Dr. Ersin Arslan’ın öldürüldüğü gün olan 17 Nisan da ‘Sağlıkta şiddet sona ERSİN‘ diyor ve  tüm gerçekliğiyle tekrar ediyoruz.

Hekim cinayetleri, sağlıkçıya şiddet; bu toplumda sağlık sisteminden  haksız rant sağlayanların, suçlarını örtmek, hedef şaşırtmak için toplumu kışkırtmaktan daha da ileri,  politik bir suçtur!

Ekonomik sıkıntılarından, kendi yaşamındaki tatminsizlikten, iç huzursuzluğundan, kıskançlığından, dünyaya olan alakasızlığından, öfkesini doğru mercilere yöneltecek cesareti olmayışından dolayı başkalarının hayatına musallat olan,  cesareti olmadığı için, başkalarının hayatına saldıran herkese en kısa sürede mutlu ve sağlıklı  bir hayat diliyorum.

Başta genç meslektaşım Ersin ve tüm katledilenleri minnetle anarken tekrar sesleniyorum. Unutmadık, unutturmayacağız!

 

AdminAdmin