Çorlu Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Kudüs Günü olan Ramazan’ın son Cuma gününde Gazze şehitleri için gıyabi cenaze namazı kıldı. Kuranı Kerim tilaveti ve yapılan dua sonrasında platform tarafından basın açıklaması yapıldı. Yapılan basın açıklamasında Ramazan Ayının son Cuma Günü’nün 1982’den beri “Kudüs Günü” olarak benimsendiği belirtildi.
Yayımlanan bildiride Kudüs Günü’nün amacının mazlum Filistin halkının uğramış olduğu zulme dikkat çekmek ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına katkı sunmak olduğu ifade edildi. Bildirinin devamında şu ifadelere yer verildi: “Kudüs, Hz. Ömer döneminde fethedilmiş,1099 da Haçlıların işgaline uğramış ve bu işgal yaklaşık 90 yıl boyunca sürmüştür. 1187 tarihinde Şarkın sevgili Sultanı Selahattin Eyyubi Kudüs'ü Haçlılardan kurtarmış; Yavuz Sultan Selim döneminde de Kudüs Osmanlı himayesine girmiştir.”
Mazlum hakların koruyucusu Osmanlı devleti eski gücünü kaybedince Kudüs tekrar Haçlı zihniyetinin iştahını kabartmış, bölgede bir Yahudi devletini kurma planları uygulamaya sokulmuştur. Yahudi Teodor Herzl mali açıdan zor durumda olan Osmanlı devletinin bütün borçlarını ödeme karşılığında II Abdulhamit'ten Filistin topraklarının bir kısmını istemiş, II Abdülhamit: "Biz kan ile aldığımız toprakları ancak kan ile veririz, para ile veremeyiz" sözüyle makamdan sille tokat gönderilmiştir.
Birinci Dünya savaşından sonra harici ve dâhili bedbahtların çalışması sonucunda ecdadımız, Hicaz ve Filistin topraklarını terk etmek zorunda kalmış; o andan sonra bölgede zulüm, kan ve gözyaşı hiç eksik olmamıştır. Ve 1948 de bölgede kurulan İsrail devleti ile zulüm doruk noktaya ulaşmıştır.
Şu an Gazze de ki vahşeti anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalmaktadır. Bu vahşeti yapanlar kadar bu vahşete destek olanlar da suçludur. Gazze de ki enkaz altında kalanlar yalnızca masum siviller değil, insanlığın ta kendisidir. Artık batının insan haklarıyla ilgili ortaya atıkları bütün sözleşmelerin ve bildirgelerin hiç bir anlamı kalmamıştır. Sözüm ona insan hakları güvencesinde olan, hastaneler yerle bir ediliyor, masum çocukların naaşı sokak hayvanları tarafında parçalanıyor, İsrail Terör devleti tarihte vuku bulan bütün vahşetleri gölgede bırakan bir vahşetle soykırım uygularken dünyanın süper güçleri sessiz kalıyor.
İşte İsrail denen bu terör devleti kurulduğu günden beridir Ortadoğu’ya ve Müslüman coğrafyasına kan, öfke ve zulümden ibaret zehrini pompalamaya devam ediyor. İnsanlıktan nasibini almamış bu Yecüç ve Mecüç topluluğu daha yakın tarihlerinde Avrupa'da kendilerine yapılanları unutmuşçasına vahşet, soykırım ve cinayet dolu eylemlerini Filistin halkına sergilemekte, arkasına sığındıkları Avrupa ve ABD gibi kalpleri çürümüş medeniyetlerden aldıkları güçle ve destekle yamyamlıklarına her gün bir yenisini daha eklemektedirler.
İnsanlığa dair tüm değerleri bir kenara atan; vicdanı, merhameti ve saygıyı yok sayan bu iblis toplumuna gereken cevabı ve tepkiyi vermesi gereken Müslüman Arap devletlerinin de bu vahşete sessiz kalması Müslümanlar için vahşetin kendisi kadar vahim bir durumdur. Öldüreni değil, kurbanı suçlayan bir zihniyetin destekçisi durumundaki bu devletlerin yarın ilah-i mahşerde Filistinlilerden nasıl köşe bucak saklanacaklarını, şehit edilen binlerce Filistinlinin eliyle cehennemin en dipsiz gayyalarına atılacaklarını göremediklerinin ve düşünemediklerinin farkındayız.
Kahrolsun İsrail demekle İsrail kahır olmuyor. Şuan elimizden üç şey geliyor. Birincisi dua, ikincisi gücümüzün yetebildiği kadarı ile yardım, üçüncüsü ve en önemlisi İsrail mallarını boykot etmek. İsrail ürünlerine verdiğimiz her para, Gazze de ki Mazlumların tepesine bomba olarak inmektedir. Bu davranışları sergilemiyorsak eğer tarihte benzeri bulunmayan bu zulme bizlerde destek oluyoruz demektir. Bu Zulme ortak olmaktan Allah'a sığınıyor; bu zulmü yapanları, destek olanları ve bu zulme göz yumanları inandığımız değerlerden, medeniyetimizden ve insanlığımızdan aldığımız güçle şiddetle Tel’in ediyor, lanetli İsrail ve destekçilerinin yüzüne tükürüyoruz…
