Güncel
Giriş Tarihi : 23-07-2016 13:46   Güncelleme : 23-07-2016 13:46

Millet Sevgisi

Müslüman Türk tarihi, vatan ve millet sevgisi ile dokunmuş  tarihi olaylardan müteşekkildir

Millet Sevgisi
Müslüman Türk tarihi, vatan ve millet sevgisi ile dokunmuş  tarihi olaylardan müteşekkildir. Atalarımız çok geniş coğrafyalara  hükmetmelerine rağmen  milli birlik ve beraberlikten asla kopmayıp bilakis  varlığını millet ve vatan sevgisi üzerine inşa etmiştir. Bu birlik ve beraberlik ruhu savaş meydanlarında olduğu gibi sanat,  edebiyat, ticaret ve bilim alanlarında da en amansız bir şekilde sergilenmekteydi. Öyle olmasaydı üç kıtada at koşturamayıp, cihanda adli ilahiyi tesis edemez,  aşiretten imparatorluğa ulaşılamazlardı. Sarı Selim'in tahta çıktığı dönemde  İran Şahı kendisini tebrik etmek amacı ile  Başkent Edirne'ye elçi gönderir.  Sarı Selim ile başlayan  siyasi idare  zayıflığını fırsat bilen  elçi kendilerini karşılamaya gelen Türk Heyetinin yanındaki şık üniformalı askerleri işaret ederek Şemsi Paşaya şöyle der: -Paşa hazretleri,  affedersiniz ama uzaktan ilk gördüğümde askerinizi gelin alayına benzetmiştim. Şemsi Paşa  mükemmel bir diplomat lisanı ile İran Elçisine şöyle cevap verir: -Haklısınız efendim, Çaldıran'da gelin almaya gelen bu askerdi..! Şemsi Paşa bu sözü,  1514 yılında Çaldıran savaşında Şah İsmail'in tahtı ve  hazinesini ele geçirip hanımını İstanbul'a getirip Cafer Çelebi ile evlendiren Türk Askerine izafeten söylemiştir. Osmanlı  İmparatorluğu ile  İranlılar arasında uzun süren savaşlar edebiyat ve şiir alanlarında da sürüp gitmekteydi.  Ne zaman bir Acem bir Türk ile karşılaşsa mutlaka bir şiir terennüm ederek üstünlük sağlamaya çalışırdı. Bunu bilen Ragıp Paşa İran elçilerini karşılamakla   görevlendirilince  devrin meşhur şairlerinden bir kaçını kayıkçı kılığına sokup  Fitnat Hanım'ı da yanına  alarak elçiyi karşılar. İran Elçisi kayığa binince kendisine bir nargile ve çeşitli içecekler ikram edilir. İstanbul'un  güzelliği ile büyülenen Elçi şöyle bir mısra okur: "Beni mest eyledi bu reffe'den çıkan sayha‐i  af’af" Okuduğu şiire cevap alamayacağını  düşüncen Elçi nargilesini  keyifle  fokurdatırken  Ragıp Paşa şu mısra ile cevap verir: "Bu bir ab‐ı musaffadır sürer gam leşgerin saf saf" Ahmet Vefik Paşa Paris'te büyükelçi iken İmparator III. Napolyon kendisini  opera binasının açılışına davet  eder. Paşa davete katılır ancak davranışlarıyla İmparatoru hiç umursamaz. Bu duruma kızan Napolyon yaverini Ahmet Vefik Paşa'ya göndererek: -Paşaya  sor bakalım  kendisini  Kanuni devrinde mi sanıyor? Yaver,   Napolyon'un dediklerini aynen Paşa'ya aktarır. Ahmet Vefik Paşa daha da umursamaz  bir eda ile şöyle cevap verir: -Osmanlı tahtında Kanuni olsaydı, kendileri orada olmaz, yerlerinde ben olurdum.
AdminAdmin