CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer İle Röportaj
CHP Tekirdağ Milletvekili Dr
CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, gerçekleştirdiğimiz bu röportajda ülke gündemine dair sorularımızı yanıtladı.
A.Yavuz: Sayın Yüceer, bir tafta Suriye çıkmazı, diğer tarafta Irak'ın değişik bölgelerine yapılan askeri operasyonlar var. Uzun zaman süreceği ve nasıl biteceği bilinmeyen bu operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
C Yüceer: Ortadoğu çıkmazı, 14 yıllık AK Parti iktidarının bir sonucudur. Bu bir sonuç. Şu anda kapımızda bir savaş var. Ve bu savaşın bazı tarafları var. Meseleye bir bütün olarak baktığımızda Ortadoğu ateşinin Irak teskeresi ile yakıldığını görüyoruz. ABD'nin Mart ayında Irak'a girmesi, Arap Baharı olarak nitelendirilmişti. Ancak bahar yerine kışa dönen bir çok olaylar yaşandı. Bir çok savaşlar oldu. Bunun sonucunda Ortadoğu bir kan gölüne döndü. Irak birkaç parçaya bölündü. Suriye'de beş yıldır süren bir savaş var. Bu savaşta Türkiye'nin dış politikası maalesef ki fiyasko oldu. Biz CHP olarak o günden bu güne kadar hep aynı şeyleri söyledik. Bu politikanın yanlış olduğunu beş yıldır söylüyoruz.
Hükümetin, Iraklı Türkmenlere öteden beri destek olduğu söyleniyor. Türkiye'nin Iraklı soydaşlarına yaptığı yardımları yeterli buluyor musunuz?
Bu politika maalesef Ortadoğu'nun mezhep geriliminde taraf olmak, meselelere ideolojik yaklaşmak sonucunda da örgütler desteklendi. Bu örgütlere silah dolu tırlar yollandı. Tırların farklı guruplara silah götürdüğünü başbakan yardımcısı söylemişti. Türkmenlere giden bir şey yok. Ortada bir suç görüldüğünde ancak akıllarına Türkmenler geliyor. Türkmenlere giden bir şey olmadığını Türkmenlerin kendileri de ifade ettiler. Şu anki Başbakan yardımcısı Turkeş'te Türkmenlere giden bir şey olmadığını söyledi. Yani o silahların kime gittiği malum.
Halk, silah yüklü tırların Türkmenlere yardım için gönderildiği biliyor,'O silahların kime gittiği malum' demekle neyi kastediyorsunuz?
İllegal örgütlerin ülkede toplantılar düzenlediğini herkes biliyor. Bombalar patlatılmadan önce İŞID, İstanbul'da toplantılar yapmıştı. Bu o kadar kolay değil. Tabi ki birilerinin desteği ile yapıldı. Şu anda Türkiye İŞID terörü ile bu kadar yüz yüze kaldıysa bu, AKP'nin dış politikada ki yanlışlarının bir sonucudur. İdeolojik olarak yaklaşımlar mezhep gerilimini tırmandırmıştır. İşte bu gün geldiğimiz nokta ortada. Musul'da 60 ülkenin askeri var. Ve Türkiye'nin askeri Musul'da istenmiyor. Türkiye'yi işgalci kuvvet olarak nitelendiriyorlar. Bunun sebebi ne? İşte bunun sebebi bu politikalardır. Başbakan ve Dış İşleri Bakanı, Stratejik derinlik diyor. Ama bu stratejik derinlik stratejik sefalete dönüştü.
Türkiye'nin Ortadoğu politikasının tutarsız olduğunu mu söylüyorsunuz?
Hükümetin daha önce Ortadoğu konusunda söylediklerinin doğru olmadığının bu günkü yaşadıklarımızdan anlamak pekala mümkün. Hani Ortadoğu'da ağabeylik yapacaktık, Osmanlının mirası üzerine oturmuştuk, Ortadoğu'yu dizayn edecektik? Stratejik derinliğe böyle çıkmıştık ama ola ola Türkiye Ortadoğu oldu. Türkiye Ortadoğu gibi kan, göz yaşı ve barut kokan bir ülke oldu. Şimdi Türkiye'nin hemen hemen her yerinde bir bomba patlıyor. Ve maalesef oyun kurucu olarak çıktığımız bu yolda, Türkiye oyun dışı kaldı. Bunun yanında en önemli şeylerden biri de Türkiye maalesef ki Ortadoğu'nun kanlı tarihinin bir parçası durumuna düştü.
Durum hakikaten çizdiğiniz tablo derecesinde vahim mi?
Türkiye'nin hem komşuları hem de Avrupa devletleri tarafından istenmediğini görmüyor musunuz? Türkiye yalnızlaştı. Şu anda bir tek dostumuz bile yok. Bizi isteyen tek bir ülke kalmadı. Musul'da istenmiyoruz, operasyonlarda yok'uz. Suudi Arabistan ve Katar'dan bile ses çıkmıyor. Irak'tan ABD'ye Suriye'den Rusya'ya kadar bütün ülkeler bize karşı. Peki bu duruma nasıl geldik? Cumhurbaşkanı bir gün biriyle buluşuyor, diğer gün başka biri ile. İsrail ile bir şeyler yapmaya çalışıyor. Sonra Rusya ile. Sonuçta ne oluyor? Sonuçta Türkiye kaybediyor.
Dış devletlerin Türkiye konusunda söylenilenlerini, iç politikada siyasi partilerin birbirlerini karalama çabasına benzetebilir miyiz?
Bunlar durup dururken bizim söylediğimiz şeyler değil. Türkiye şuan Dünya genelinde hızla itibar kaybeden, itibarsızlaşan, yalnız ve bir başına istenmeyen ülke durumuna düşürüldü. Hatta bazı ülkeler tarafından teröre destek veren ülke olduğu şeklinde açıklamalar yapılıyor. Uydularla izliyorlar. Yani içeriyi kandırabiliyorsunuz, avutabiliyorsunuz. Halka, cambaza bak diyebiliyorsunuz. Ama dünyayı ve diğer ulusları kandıramıyorsunuz. Türk Milleti, geçmişte Emperyalizme karşı amansız savaşlar vermişti. Türkiye'nin şu anki durumundan hicap duyuyorum. Çünkü bizler Emperyalizme karşı mücadele vermiş bir halkız. Tarihimiz çok şanlı. Bütün masum halklara rol model olmuşuz. Onlara örnek olup umut olmuşuz. Bu gün geldiğimiz noktada Türkiye Cumhuriyetinin isminin terör örgütleri ile birlikte anılması benim canımı acıtıyor. İstemediğimiz bir durum olmasına rağmen maalesef ki ülke olarak bunları yaşıyoruz.
14 yıllık iktidarını değerlendirdiğimizde AK Partinin yapabildiği ve yapamadığı hizmetler konusunda bir değerlendirme yapabilir mısınız?
Ak Parti henüz bir çok sorunun cevabını verememiştir. Tırlar dolusu silahlar yakalandı. İŞID Nasıl patladı. Bir de 3 milyon Suriyeli gerçeği var. Tekirdağ'da yapılması planlanan kabul merkezinde bir sürü kişi orada mülteci statüsünde ağırlanacak. Bunun ekonomik ve sosyal boyutu ne olacak? bunu araştıran yok. Soru soran yok. Ben yaptım oldu zihniyeti devam ettiriliyor. AKP Hükümetinin yöneticilerinin 14 yıllık iktidarlarında becerikli oldukları hiçbir şey yok. Başardıkları hiçbir şey yok. Ekonomimiz ortada, dış politikamız ortada. Eğitim sistemimiz ortada. Ülkemiz artık güvensiz ve istikrarsız. En sonunda yüzüne gözüne bulaştırdıkları bir darbe süreci var. Darbe ile mücadele etmeyi de eline yüzüne gözüne ve her taraflarına bulaştırdılar."
Bir çok olumsuzluk, iş becerememe gibi ithamlarınız oldu. Oysaki AK Parti her seçimden başarı ile çıkıyor. Bu bir tezat değil mi?
Görünüşte AK Parti başarılı olmaktadır. Ancak vatandaşımız kaostan korkarak 1 Kasım seçimlerinde AK Partiyi desteklemiştir. 7 Haziran ve 1 Kasım gerçeğini yaşadık. 7 Haziran'da vatandaşımız tek başına bir partiye iktidarı vermedi. Ama 7 Haziran ile 1 Kasım arasında biz yüzlerce insanımızı kaybettik. Bombaların her biri bir başka yerde patladı. Ülke adeta kan gölüne döndü. Ve o dönemin Başbakan'ı Ahmet Davutoğlu kalkıp dedi ki 'Biz anket yaptırıyoruz, oylarımız artıyor' Ve şiddete devam edildi. Şimdi ortada böyle bir Türkiye var. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında geçen beş aylık sürede Türkiye'de yaşanılan kaosa birilerinin dur demesi lazım. Ne oldu, ne olmadı, kim ne yaptı, kim buları ifade etti. Bütün bunların bir kere daha değerlendirilmesi lazım.
Yani bombaların patlaması mı AK Partiyi tek başına iktidar etti?
İnsanlar yaşanan o kaostan sonra korktu. Ekonominin daha da kötüye gideceğinden, iç savaş çıkacağından, patlayan bombaların artacağından, kısacası insanımız hayatından korkarak AKP'yi tek başına iktidar yaptı. Onların deyimi ile bombalar patladıkça gerçektende oyları arttı. Ben demokrasiye inanmış bir partinin milletvekili olarak sandığın çok önemli olduğuna inanıyorum. Birileri gibi bizim inancımız sözde değil bilakis samimiyetledir.
Milletin sandıkta benimsediği ve iktidarı emanet ettiği bir partinin yanlış içerisinde olacağını düşünmek sizce ne kadar doğrudur?
Demokrasilerde sandık çok önemlidir. Önemlidir ama sadece sandıktan çıkıp, demokrasi budur, ben ne yaparsam o olur demenin, demokrasi olmadığını herkes biliyor. Şimdi siz sandıktan çıktınız diye demokrasiyi rafa kaldırırsanız, hukuku tanımazsanız, insan haklarını tanımazsanız, özgürlükleri kısıtlamaya çalışırsanız her şeyi yaparım, bana insanlar oy verdi ben her şeyi yaparım ama hesap vermem mantığı ile giderseniz; işte bu olmaz ve bunun adı da demokrasi değildir. Şunu söylemek istiyorum her sandıktan çıkan doğrudur, sandıktan çıkamayan yanlıştır diye bir şey yok.
AK Partililer demokrasiyi benimseyip, devletin her kurumunda kökleştirdiklerini söylerken CHP demokrasinin çeşitli şekillerde yara aldığını söylüyor. Bu söylemlerin hangisine itibar etmemiz gerekir?
CHP'nin inandığı bir çok değer vardır. Öncelikle demokrasiye inanıyoruz. İnsan haklarına inanıyoruz. Cumhuriyete, Atatürk İlke ve İnkılaplarına inanıyoruz. Çağdaş bir medeniyet hedefimiz var. Bu darbe sürecinden sonra yapılanlara bakın. Hukuksuzlukların karşısında durarak linç kültürü yapılmamasının karşısında durduk. Darbecilerle mücadele edelim ama linç kültüründen de uzak duralım diyoruz. Sözüm ona darbecilerle mücadele ederken suçlu suçsuz ayırt etmeksizin herkesi aynı sepete doldurmanın peşindeler. Gazeteleri kapatıyorlar, Eğitim-Sen Üyesi diye sendikalara bakıp öğretmenleri topluyorlar. Aktif -Sen üyesi bir kardeşimiz sendikaya üye diye alınırken kendisini kaydeden kişinin görev başında olduğunu belirtiyor. Siz buna adalet diyebilir misiniz?
CHP Ana Muhalefet görevini gerektiği gibi icra edebiliyor mu?
AK Parti, CHP'nin susmasını istiyor. Haksızlıklar karşısında ses çıkarmamasını bekliyor. Bu adalet değil. Bu haksızlıkları, hukuksuzlukları görmezlikten gelmemizi bekliyorlar. Geçmişin hatırlatılmasını istemiyorlar. Hani geçmişte yaptıkları var ya? Parsel parsel belediye başkanlarının verdiği, kendilerinin Fetullah'a övgüler dizdiği, hasret kaldıkları, Cumhurbaşkanının ne istediniz de vermedik sözlerinin hatırlatılmasını istemiyorlar. Bunların arası 17- 25 Aralık'a kadar çok güzeldi. Aynı menzile doğru beraber yürümüşlerdi. Yolları 17-25 Aralıktan sonra ayrıldı. Bizim için 17-25 Aralık öncesi ve sonrası aynıdır. Ama burada olmayan şey maalesef adalettir. Biz bunları dile getirmeyelim istiyorlar. Biz bunları ifade ettikçe 'İşte bunlar da darbecidir' diye bizleri işaret ediyorlar.
Hükümet terör konusunda başarısız mı?
Çözüm süreci sırasında AK partiyi uyardığımızda bunlar barış istemiyor deyip sonra da bunlar teröristlerle yan yanalar diyerek çeşitli ithamlarda bulunmuşlardı. Yaşanacakları az çok tahmin edebiliyorduk. Ne var ki CHP'nin bütün ikazlarına kulaklarını tıkadılar. Muhalefeti umursamayan AK Parti, sonuçta başarısız oldu. Şimdi kalkmışlar teröre destek verdiğimiz söyleyerek başarısızlıklarını örtmeye çalışıyorlar. Bizim bunlara karnımız tok. Bunlardan korkacak, yılacak durumda da değiliz. Onlar şunu bunu diyor diye yılacak halimiz yok. Bizim özümüz de,sözümüz de birdir.
İnsanımız, CHP'nin özellikle manevi konularda vatandaşın duygularına tercüman olamayacağını belirtiyor. Bu neden kaynaklanıyor. Bu algının ortadan kaldırılması adına çalışmalarınız var mı?
Siyaset, günümüzde bir algı işi. Belki kendimizi anlatmakta zorluk yaşıyor olabiliriz. O konuda CHP il,ilçe yönetimleri ile öz eleştiri yapacaktır. CHP ilke ve değerlerinden taviz vermeden milleti için çalışmalarına devam edecek. Bu algıyı değiştirme yönünde gerekli çalışmaları yapacağız. Bununla ilgili projelerimiz var.
Teşkilatlarınızın gerektiği şekilde çalışamadığı, bu nedenle CHP'nin seçimlerde başarısız olduğunu söyleyebilir miyiz?
7 Haziran'da çok güzel bir seçim kampanyası yürüttük. Sonra 1 Kasım'da bizim seçim bildirgemizin aynısını alıp, hatta aynı cümlelerle vaatlerde bulundular. Tabi helali hoş olsun yeter ki çalışsınlar. Biliyorsunuz asgari ücreti artırdılar ama bireysel emeklilik adı altında verdiklerini geri istiyorlar. Kaşıkla verip, kepçe ile geri alıyorlar. Bireysel zorunlu emeklilik getirdiler. Onu getirdiler, bunu getirdiler. Bizde elimizden geldiğince örgütlerimizle, kadın kollarımızla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Devlet Bahçeli başkanlık konusunda hükümeti destekleyen açıklamalarda bulundu. CHP'nin yalnız başına başkanlığın getirilmemesi konusunda ki çabaları yeterli olacak mı?
AKP'nin Başkanlık sistemini getirebileceğini sanmıyorum. Gerçek anlamda demokrasi ve insan haklarına değer verenler buna izin vermeyecektir. Bu konu Devlet Bahçeli'nin AKP'nin koluna girerek çözebileceği bir şey değildir. Bunu halka anlatamayacaklar. Ve halkımız da yaşananları izleyip gördü. Darbeyi gördü, ne olup bittiğini ve onun da öncesini iyi anladı. Bunun gereğini de yapacağını düşünüyorum. Yani başkanlık sisteminin referandumla geçeceğini düşünmüyorum. Gerçekleşmesi için anayasa değişikliği gerekli. Bunun içinde referandum gerekli. Eğer sayısal anlamda kendi milletvekilleri ile birlikte 14 milletvekilinin daha desteğini alırlarsa referanduma götürebilir.
Bütün kurumlarda paralel yapılanma adına bir operasyon başlatılmışken siyasi anlamda her hangi bir teşebbüste bulunulmadı. Hakikaten AK Parti üst düzey yöneticileri içerisinde cemaatle ilişkili siyasiler yok mu?
Var, yok olması mümkün değil. Ancak darbe girişiminin siyasi kısmına dokunan yok. Her kurum ve kuruluşta bu derece kökleşen bir örgüt Yüksek Seçim Kuruluna hakim koymamış olabilir mi? Yargıtay'a, Anayasa Mahkemesine kadar her yere nüfus etmiş de Yüksek Seçim Kurulunda mı adamları yok? Kendileri 81 ilin emniyet müdürünün 76 tanesinin Fetö'cü olduğunu söylemişlerdi. Elleriyle koymuş gibi biliyorlar.
Cemaatle hükümetin ters düşmesinin gerçek sebebi ne olabilir?
Ben bunu bir kardeş kavgasına benzetiyorum. Cemaatle AK Parti miras yüzünden birbirlerine girdiler. Rant nedeni ile kapışmışlar. Kişisel iktidar ve hırsları yüzünden ülke bu duruma getirildi. Onlar biri birine silah çeken iki kardeşler. Onlar aynı ana babadan doğmuş, aynı gelenekle büyümüşler, aynı yemeği yiyip, içmişler. Ama çıkarları çatışınca birbirlerine silah çekmişler. Bundan başka bir neden aramak yanlış olur.
Candan Yüceer'e sorularımızı samimiyetle cevapladığı için Yorum Kapaklı Gazetemiz adına kendisine teşekkür ediyorum.
Admin