13 Aralık 1935'te İstanbul'da doğan Türkan Saylan, eğitimine İstanbul'da başlamıştır. İlkokul ve ortaokul eğitimini Şişli Terakki Lisesi'nde tamamladıktan sonra, 1953 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girmiştir. 1957 yılında mezun olduktan sonra, dermatoloji (cilt hastalıkları) alanında uzmanlaşmaya karar vermiş ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı'nda ihtisas yapmıştır. Bir
Saylan, dermatoloji uzmanı olarak kariyerine devam ederken, özellikle cüzzam (lepra) hastalığı üzerine yoğunlaşmıştır. 1976 yılında Türkiye'de Lepra Derneği'ni kurarak, cüzzam hastalarının tedavisi ve bu hastalık hakkında farkındalık yaratma çalışmalarını başlatmıştır. Anadolu'yu karış karış dolaşarak, cüzzam hastalığının kökünü kazıma çalışmalarına öncülük etmiştir.
1981 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından "Cüzzamla Savaş Küresel Elçisi" olarak atanmış ve dünya genelinde cüzzamla mücadele programlarına katkıda bulunmuştur. Özellikle Hindistan ve Afrika gibi cüzzamın yaygın olduğu bölgelerde çeşitli projelere destek vermiştir.
Saylan'ın Anadolu'yu gezerken tanıklık ettiği en önemli sorunlardan biri de eğitimsizlik, özellikle kız çocuklarının eğitimsizliğiydi. 1989 yılında kurduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Türkiye'de çağdaş eğitim sistemini desteklemek ve özellikle kız çocuklarının eğitimine katkıda bulunmak amacıyla kurulmuştur. Dernek, kurulduğu günden bu yana binlerce öğrenciye burs vererek, eğitimlerine devam etmelerini sağlamıştır.
Bana, Mersedes hediye etseler binemem, utanırım. Hayatım boyunca, serçe araba kullandım.”
“Bir papatya çiçeği, benim için dünyanın en güzel armağanıdır. Ben şimdi kürk giyemem. Bir kürküm olsa, birisi bana armağan etse o hayvan derisini giyemem mesela.” diyecek kadar, doğayı ve her canlıyı seven.
“Bana yapılan adaletsizliklere aldırmam. Ama gözümün önünde birisi bir başkasına, hekimlik dünyasında bir doktor bir hemşire bir hastaya kötü davransın, o benim için hayatta yoktur artık.” diyecek kadar, haksızlıklara karşı çıkan.
“Mutluluk insanın huzurlu olması, kendisi ile barışık olmasıdır. Yani, kendisi ile bir sorunu olmaması ve kendisi ile barışık olduğu zaman da, insanın tüm insanlarla barışık olması. Farklı düşünen farklı davranan herkesi eşit sayabilmesi, tüm bunların verdiği huzur bence mutluluktur.” diyecek kadar, her durumda mutlu olmayı başarabilen ender insanlardan biriydi
Saylan, sadece sağlık ve eğitim alanında değil, aynı zamanda insan hakları ve kadın hakları savunuculuğu konusunda da aktif bir rol oynamıştır. Türkiye'de kadınların toplumsal hayatta daha fazla yer alması ve eşit haklara sahip olması için mücadele etmiştir. Bu çalışmaları, onu kadın hakları savunucuları arasında öne çıkan bir isim haline getirmiştir.
Saylan, kariyeri boyunca birçok ödül ve onura layık görülmüştür. 1986 yılında Uluslararası Cüzzam Derneği tarafından "Hansen Araştırma Ödülü"nü kazanmıştır. 1991 yılında Fransa tarafından "Legion d'Honneur" nişanı ile onurlandırılmıştır. Ayrıca, Türkiye'de pek çok üniversite ve kuruluş tarafından verilen sayısız ödüle layık görülmüştür.
Başta Gülen Cemaati olmak üzere, çeşitli cemaatler tarafından engel olarak görülen Saylan, sayısız suçlamayla karşı karşıya kalmış, ancak hepsinden aklanmıştır. Bu süreçte ÇYDD, eğitimli ve eşitlikçi bir toplum için mücadelesine kararlılıkla devam etmiştir. Derneğin Cumhuriyet ve laik yaşam savunucusu öğrencileri, Türkiye’nin her yerinde, genç kardelenler olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Türkan Saylan, hayatının son yıllarını da toplumsal çalışmalara adamıştır. Ancak, 2006 yılında meme kanserine yakalanmış ve bu hastalıkla mücadelesi 2009 yılına kadar sürmüştür. 18 Mayıs 2009'da hayatını kaybeden Saylan, arkasında sağlık, eğitim ve insan hakları alanında sayısız başarı ve katkı bırakmıştır. Onun mirası, kurucusu olduğu ÇYDD aracılığıyla yaşamaya devam etmektedir. ÇYDD, onun vizyonunu ve ideallerini sürdürerek, Türkiye'de eğitim ve toplumsal kalkınma alanlarında önemli projelere imza atmaktadır.
Son olarakta kendi sözleriyle ile Türkan Hocaya veda edelim: “Eğitimli her kadının, Atatürk’e, Cumhuriyete minnet borcu vardır. Anısına saygı ve şükranla.