
30 Ağustos Zafer Bayramı, 103 Yıl dönümünde düzenlenen törenle kutlandı. Atatürk Anıtı’na çelenk sunularak, Türk büyükleri anısına saygı duruşunda bulunuldu. Günün mana ve önemine dair konuşma İstihkam Üsteğmen Tugay Günaydın tarafından yapıldı. Konuşmasında Türk Milleti’nin haklı bir gurur yaşadığını belirten Üsteğmen Günaydın, “Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına temel teşkil eden, 30 Ağustos 1922’de kazandığımız Büyük Zafer’in 103’üncü yılını ulusça kutlamanın haklı gurur ve heyecanını yaşıyoruz” diye konuştu.
“EŞİNE TARİHTE AZ RASTLANIR BİR ZAFER”
Günaydın, konuşmasına şöyle devam etti: “Asil Türk milleti, kahraman Türk ordusuyla birlikte, varlığına ve vatanına kastedenlere karşı 103 yıl önce bugün, kahramanlık ve şeref dolu tarihinden aldığı kudretle yeniden dirilerek, topyekûn bir varoluş mücadelesi sonucunda, eşine tarihte az rastlanır bir zafer kazanmıştır. Aziz yurduna ve bağımsızlığına kasteden işgal kuvvetleri karşısında Türk ordusunun ortaya koyduğu bu eşsiz zaferin her safhası, tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yönetilmiştir.”
“ANDOLU TOPRAKLARI İŞGAL EDİLMİŞTİ”
Anadolu’nun işgal edildiğini ifade eden Günaydın, “1900’lü yılların başlarında meydana gelen büyük devletler arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen fikir akımları ve sanayileşme gibi gelişmeler sonucunda Birinci Dünya Savaşı sonunda müttefiklerin aldığı ağır yenilgiler neticesinde Mondros Mütarekesi imzalanmış, bu anlaşmayla bin yıldır üzerinde kan dökerek, can vererek yurt edindiğimiz Anadolu toprakları o dönemin büyük devletleri ve onların maşaları tarafından işgal edilmiştir. Ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen Sevr Antlaşması da ulusumuza dayatılmıştır” diye konuştu.
“YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM”
İstiklal meşalesinin ya istiklal ya ölüm denerek yakıldığını sözlerine ekleyen Günaydın, “İşgal güçleri girdikleri her yerde adeta tarihî kinlerini kusarcasına kadınlarımıza, yaşlılarımıza, çocuklarımıza dünyada eşi az rastlanır işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen, üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir ortamda Mustafa Kemal Paşa ve dava arkadaşları bağımsızlık meşalesini yakarak “Ya istiklal, ya ölüm!” parolasıyla aydınlığa giden yolu aralamışlardır” ifadelerine yer verdi.
“BAĞIMSIZLIK VE AYDINLIK MÜCADELESİ”
Günaydın, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi, son neferine kadar düşmanı güzel ve kutsal vatanımızdan atmak şeklinde belirlenmiştir. Özellikle Sakarya Meydan Muharebesi, hedefimize ulaşmaya muktedir olduğumuzu; milletimizin istiklal uğruna kanının son damlasına kadar mücadeleye devam edeceğini ispatlamıştır.”
“BÜYÜK ZAFER İLE SON DARBE VURULMUŞ”
Düşmana son darbenin Afyon mevzilerini geçerek vurulduğunu hatırlatan Günaydın, “Artık dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev, düşmana son darbeyi vurmak olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlığı altında Türk kuvvetleri, düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek stratejik sahada düşmanı aldatmayı başarmıştır. Avrupalıların “5-6 ayda geçilmez” dedikleri Afyon mevzilerini 3 günde geçerek, 30 Ağustos’a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha etmiştir. Bu büyük zafer ile düşmana son darbe vurulmuş, ardından icra edilen takip harekâtıyla da 9 Eylül’de düşman İzmir’de denize dökülmüştür” diye konuştu.
“SAVAŞARAK 10 GÜNDE 500 KM MESAFE KAT ETTİ”
Günaydın, konuşmasının devamında şu cümlelere yer verdi: “Dünya tarihçileri Büyük Taarruz için şu ifadeyi kullanmışlardır: “Türkler, Mohaç Meydan Muharebesi’nden yüzyıllar sonra yine parlak bir imha muharebesi kazandılar.” Bu muharebelerde Türk ordusu çok kısa bir sürede, kendisinden üstün düşman kuvvetlerinin büyük bölümünü imha ve esir etmiştir. Askerî açıdan bir diğer önemli husus da günün şartlarında bir ordunun, 10 günde 500 km’lik mesafeyi yaya olarak ve savaşarak kat etmesidir.”
“CUMHURİYETİMİZİN EBEDÎ MUHAFIZLARIDIR”
30 Ağustos’un gerçek anlamını ve önemini, Büyük Zafer’in ikinci yıldönümünde Dumlupınar’ın Çal Tepesi’nde yapılan törende Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği söylevde görürüz: “Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk Devleti’nin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları, devlet ve Cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır. Harpler, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Meydan muharebesi, milletlerin bütün varlığı ile; ilim ve fen alanlarındaki yükselmeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle kısaca bütün maddî ve manevî kudret ve faziletleriyle çarpıştığı bir imtihan meydanıdır.”
“ULU ÖNDER’İNİN LİDERLİĞİNDE ALNININ AKIYLA ÇIKMAYI BAŞARMIŞTIR”
Günaydın, konuşmasını şu cümlelerle noktaladı: “İşte kazanılan zaferi muhteşem kılan unsur, harbin; kadın, çocuk, yaşlı demeden milletçe topyekûn bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk ulusu, bu meydandan da Ulu Önder’inin liderliğinde alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Türk tarihine altın harflerle yazılan bu zaferin, günümüze kadar yansıyan çok önemli siyasî ve askerî sonuçları olmuş ve bu sonuçlar hâlen günümüzde de etkisini göstermektedir.”





















