Politik Üstünlük
Politika herkesin işi değildir
Politika herkesin işi değildir. Politikanın herkesin işi olmadığına orta yaşta bulunan herkes defalarca şahit olmuştur. Kimler gelip kimler geçmedi ki iktidar koltuğundan. Birçoğunun felsefesinin temelinde bol vaat ve yalan vardı. Seçim sonuçları çoğu kere bu niteliklerin boyutuna göre değişmiştir. “Yapamayacağım şeyi vaat etmem” diyenler ise maalesef ki ya iktidar olamamışlardır ya kısa zaman sonra iktidara veda etmişlerdir.
Asıl önemli faktör ise insanların bu yalanlara inanıyor olmasıdır. Sanırım bunun temelinde kişinin sıktığı palavraları hitabet sanatı ile süslüyor olması bulunmaktadır. Hele hele az da olsa din siyasete alet ediliyorsa vatandaşın cömertliğine paye biçilemez. Oylar sağanak sağanak yağıverir sandıklara.
Seksenli yıllardan sonra meydanlarda verilen vaatlere bakınca Türk insanının hakikaten umursanmadığı, hiçe sayıldığını görmek mümkün. Ancak bu sonucu hazırlayanın da halkın kendisi olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü otuz yıldır hala bu ülkede vaatler bitmeyip bilakis havada uçuşuyorsa ortada bir gariplik var demektir. Bu gariplikte halkın mütemadiyen yalanlara kandığıdır.
Rahmetli Demirel vaat yarışına şöyle çözüm bulmuştu: “Kim ne veriyorsa ben beş lira fazlasını veriyorum. Üstelik ekonomiyi 500 günde düzlüğe çıkaracağım.”
Tansu Çiller daha net bir ifade ile her vatandaşa biri ev bir de araba olmak üzere iki anahtar, her mahallede yüz tane trilyoner, her köylüye ise bir traktör sözü vermişti.
Mesut Yılmaz ve Rahmetli Ecevit’in doğrusu öyle afaki vaatleri olmamıştı. Erbakan Hoca ise 5 bin tank üretip, her ile bir havaalanı ve hızlı tren kazandıracağını söylemişti. Ancak bu vaatlerinde ne derece samimi olduğunu vatandaş anlayamadan 28 Şubat’ta iktidardan uzaklaştırıldı.
Ha bir de Bahçeli vardı. Onu da bebek katilini asacağı vaadiyle tanımıştık. Bırakın asmayı paşalar gibi ağırlayanlardan biri olmuştur.
Bir şair yürürken köprü üzerinde kör bir dilenci görür. Günlük kazancının ne kadar olduğunu sorunca, dilenci 35 dolar olduğunu söyler. Şair dilencinin boynunda ki tabelayı ters çevirerek bir şeyler yazar ve:
-Tabelaya senin kazancını artıracak bir şeyler yazdım bir hafta sonra görüşürüz diyerek yanından ayrılır. Şair, bir hafta sonra dilencinin yanına uğrayıp kendini tanıtınca dilenci:
-Bayım size ne kadar teşekkür etsem azdır. Bir haftada kazancım ikiye katlandı. Çok merak ediyorum tabelaya ne yazmıştınız, deyince:
Şair gülümser ve:
-Tabelada ” Doğuştan körüm, yardım edin ” yazıyordu. Ben ise “ Bahar gelecek, ama ben yine hiçbir güzelliği göremeyeceğim diye yazdım” der.
Yukarıda anlattığım üsluba benzer bir politika güden AK Parti ise vatandaş üzerinde daha çok etkili olmuştur. Zira Tayyip Erdoğan 2002 seçimlerinde simit hesabı yaparak iki yılda vatandaşı sefaletten kurtaracağı sözünü vermişti. Bu sözün üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen 2014 yılında Davutoğlu enflasyonu tek haneli rakama indireceği, 1 milyon işsize iş, cem evlerine hukuki statü, gençlere sınırsız, ücretsiz internet, işini kuracak gençlere 50 bin lira destek, Bağ-kur emeklisinden kesilen sosyal güvenlik primini kaldıracağı vaatlerinde bulunmuştu.
Davutoğlu tarafından bu vaatlerin tekrar edilmesi geçen 12 senenin yalanlara kurban edildiğinin bariz işareti değil midir? Bu kadar iş bilen iktidarlar ve iktidara rağmen ve uzun yıllar sonra hala vaatler havada uçuşuyorsa Türk Halkı kandırıldığının farkına artık varabilmelidir.
Admin