ÖLÜME RAĞMEN SUSMAMAK
Büyük insanların sözleri de varlıkları derecesinde büyük olmuştur
Büyük insanların sözleri de varlıkları derecesinde büyük olmuştur. Çünkü onlar ilmiyle amil olup, yaşadıkları zamana yön veren insanlardı. Sıradan sözlerdense konuşmamayı, konuşmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda ise ölümün soğukluğuna rağmen susmamayı tercih etmişlerdir. Zira onların ağzından çıkacak bir cümle asırlara ve nesillere hükmedeceğinden bedenlerinden ayrılacak başın hiçbir ehemmiyeti bulunmamaktaydı.
İmamı Azam devrinde oldukça yaygınlaşan Harici Fırkası, büyük günah işleyen insanın kafir olacağı fikrini savunmakla rağbet görmekteydi. Ebu Hanife ise büyük günah işleyenin dinden çıkmayıp kendisine azap edileceğini söylemekteydi.
Hariciler, fikirlerinin yanlışlığını her fırsatta beyan eden Ebu Hanife'yi öldürmek için kırk azılı eşkıya seçerek İmam'a gönderirler. İmam, öğrencilerine ders anlatırken eşkıyalar dersaneye girer ve:
-Sana iki sorumuz olacak. Bizim istediğimiz cevabı verirsen kurtulursun, aksi taktirde seni öldürmek üzere buraya geldiğimizi bilmelisin, derler. Ebu Hanife, yalın kılıç kırk eşkıyanın varlığına aldırmaz bile. Gayet sakin bir şekilde şöyle der:
-Konuşmamız insaf mı, yoksa isyan üzeremi olacak?
-Hayır, her işte insaflı olmak ve doğru söze kanaat getirmekten yanayız.
Ebu Hanife:
-O halde, kılıçlarınızı kınına sokun, kılıçla insaf bir arada müteala edilemez.
-Hayır, kılıçlarımızı kana boyamak üzere kınından çıkardık, istediğimiz cevabı vermediğin taktirde seni öldürmeye yemin ettik, derler.
İmam:
-Peki, sorun bakalım sorularınızı:
Haricilerin sözcüsü sorusunu sorar:
-Bir kimse şarap içip sarhoş olarak ölse, bir kadın da zina edip doğurduğu çocuğu öldürse, kendisi de nifas hali bitmeden ölse, bu iki facirin hali ne olur, cenaze namazları kılınır mı yoksa kılınmaz mı?
İmam:
Peki önce siz şu sorularıma cevap verin. Onlar yahudi, mecusi veya hristiyan mıdır?
- Hiç biri değildir.
- Ya hangi dindendirler?
- La ilahe illallah Muhammedün resulullah derler, Peygamberin bildirdiklerinin Allahü Teâlâ'nın emirleri olduğunu kabul ederlerdi, fakat sarhoş ölmek ve zina yapmak gibi büyük günah işlemişlerdi.
Ebu Hanife:
- Onların hallerini ve hasletlerini saydınız. Peki bu üç şey iman mıdır, küfür müdür?
- Allahın bir olduğunu, Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğu, vahyin Allah'ın emri olduğu elbetteki imandır. Yani bu üç haslet imanın ta kendisidir, derler.
İmam:
- Evet dediğiniz gibidir. Şimdi söyleyin bakalım, bu hasletler imanın nesidir, yarısı mı, üçte biri mi veya hepsi midir?
- Bu üç şey imanın tamamıdır. İman ancak bunlara denir.
- Mademki imanlı olduklarına kendiniz şehadet ediyorsunuz, o halde neden namazları kılınmasın ki?
Hariciler, verdikleri cevaplarla, savundukları fikirlerin yanlışlığına kanaat getirip İmamı Azam'ın huzurundan ehli sünnete tabi oldukları halde ayrılırlar.
Eh, sözün kılıçtan daha keskin olduğu boş yer söylenmemiştir.
Admin