Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi !
Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli,
Can gözünü açınca görüyor ki insan;
En büyük düşmanıymış en çok güvendiği
Bu da Ömer Hayyam'ca bir söz. Doğrudur ya da yanlıştır bunun taktiri elbette ki kişiden kişiye değişir. Ancak insanın her gördüğü kötülük sonucunda bir dostunu, arkadaşını ve akrabasını hayatından silip atması tasvip görecek bir davranış değildir. Dünya nizamını şekillendiren insanı; ruhundan zuhur eden hatalarla birlikte değerlendirmek gerekir. Dahası, hata ve kusurlar nedeni ile küsüp, gücenmek yerine ortaya çıkan çarpıklığın bir daha yaşanmaması hususunda bir diyalog geliştirilmelidir. Bu, dünyanın daha yaşanılabilir kılınması bakımından her insan üzerinde bir vecibedir. İnsanları hataları nedeni ile kırmak, onlarla selamı sabahı kesmek meselenin en banal çözüm şeklidir. Bu, sorunu çözmek değil, aslında katmerleştirmektir. Çünkü küsmekle, hatanın ortadan kaldırılmasının tek çıkış yolu da kapatılmış olur. Madalyonun diğer yüzü, dostluk ve muhabbetimizi bir çırpıda silip atmamıza neden olan hataları kendimizin de yapmış ya da yapabilecek olmasıdır. Hiç kimse mükemmel olduğunu iddia edemez. Küçük ya da büyük hatalarla dolu hayatımızı masum gösteremeyiz. Bu muhasebenin çerçevesi genişledikçe, yakınlarımızın, dost ve arkadaşlarımızın gözümüzde büyüttüğümüz hatalarının, bizim kusurlarımızın yanında devede kulak gibi kaldığını görürüz. Bunu başarabilmiş olsak işte o zaman hayat çok daha kaliteli; bir o kadar daha da yaşmaya değer olacaktır. Ne var ki söz konusu kendimiz olunca, ortada hataya dair hiçbir şey bırakmayıp, çok müstesna bir ruh hali ile ahkam kesmeye koyuluruz. İnsan bu olmamalı, hayata bu perspektiften bakılmamalıdır. Kızılderili Reis, torunuyla birlikte çadırının önünde oturmuş, birbirleriyle boğuşan iki köpeği izlerler. Biri siyah, diğeri beyaz olan köpeklerden sadece birinin kulübeyi koruyabileceğini düşünen delikanlı dedesine: -Dedeciğim, kulübeni korumak için bir köpek yeterliyken neden iki tane beslemeye ihtiyaç duyuyorsun? Yaşlı Kızılderili, torununu baştan aşağı süzdükten sonra şöyle cevap verir: -Onlar benim için iki simgedirler evladım. Neyin simgesi? -Nefret ve sevginin. Nefret ve sevgi de aynı şu iki köpek gibidir. İnsanın kalbinde sürekli bir mücadele içinde olurlar. Çocuk, yaşının üzerinde mükemmel bir soru daha sorar: -Peki dedeciğim, bu mücadeleyi sence hangisi kazanır? Gün görmüş Kızılderili Reisi, torununu okşayan bir gülümseme sonrasında şöyle der: -Ben hangisini daha iyi beslersem o kazanır yavrucuğum..!