İnsanlar Fikirlerinde Samimi Olsalardı...
Siyasi ve dini akımları tahlil ettiğimizde savunulan değerlerin temelde aynı amaca hizmet ettiğini görürüz
Siyasi ve dini akımları tahlil ettiğimizde savunulan değerlerin temelde aynı amaca hizmet ettiğini görürüz. Ancak birbirine yakın hatta biri diğerinin aynısı düşünceler çok farklı esaslar içeriyormuşçasına insanlar hususi tertiplerle birbirleri ile çatıştırılır. Aslında insanları çatışmaya sürükleyen etken siyasi yada dini ekoller değil bu ekolleri savunan, dayatan ve zorla hafızalara kazımak isteyenlerdir.
Peki ama bu derece birbirine yakın olan hatta aynı amacı gaye edinen siyasi düşünce mimarları, din ve mezhep mümessilleri neden hiçbir zaman aynı çizgide buluşamaz? Kavga ve gürültülerin, kin ve nefretin amacı nedir? İşte tam da bu noktada iplerin koptuğunu görürüz, insanı değerlerin ise rafa kaldırıldığını…
Çünkü akıl ile şiddet; mantık ile aptallık; yanlış ile doğru; huzur ile gözyaşı, savaş ile barış asla bir arada değerlendirilemeyecek eylemlerdendir. Ruhu nefsine esir olmuş, hava ve heveslerini ön planda tutan kişilerin yakaladıkları ivme ile yönetme duygularını tatmine çalışması insanlığın en büyük sorunlarından birisidir. Bu noktada insanların hassasiyetleri kullanılarak taraftarlar oluşturulur. Taraftarlar çoğaldıkça fikrin yerine sadistlik oturtulup güzelim dünya kan ve gözyaşına bulanır.
Biri acem, diğeri Arap, bir diğeri Türk ve öteki Rum olan dört kişi bir iş için bir araya gelirler. Kırsalda yürürlerken canları meyve yemek ister. Ancak ellerinde sadece bir kilo meyve alabilecek miktarda bir para vardır.
Acem:
-Bu para ile engür alalım der.
Arap itiraz eder:
Olmaz ben ineb istiyorum.
Tabi Türk'te üzüm yemek istediğini söyler. Arkadaşlarını dinleyen Rum ise üzüm değil de kendisinin istafil yemek istediğini belirtir. Dört kişi başlarlar tartışmaya, nihayet tartışma büyür ve kavgaya dönüşür. Mesele karakola intikal eder. Tercümanın anlattıklarına polis inanamaz. Çünkü tercüman polise kavga eden dört kişinin de aynı meyveyi istediğini ancak aynı meyveyi değişik isimlerle telaffuz ettikleri için kavgaya tutuştuklarını söyler. Yani aynı cisme bir insanın taş, diğerinin seng bir başkasının ise hecer demesi gibi.
Genellikle savunulan siyasi ve dini fikirler insanlığın saadetini esas almakla birlikte sonuca ulaşmak için izlenen metot kan ve göz yaşını getirmektedir. Her coğrafyada var olan çatışmaların fikir babaları örgütlerin eza ve cefa çektirmek için kurulduğunu asla söylemezler. Ancak onlar söylemeseler de her gün onlarca insan tereddüt edilmeksizin katledilir.
Özü fikir olan siyasi ve dini idealleri yine fikir ekseni etrafında geliştirtmek yerine yanlış metotlar izlenerek eyleme dönüştürülmektedir. Bunun kazananı olmadığı gibi binlerce kaybedeni bulunmaktadır.
Adamın biri bir akıl hastanesini ziyaret eder. Ziyareti esnasında başhekime şöyle sorar:
-Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl tespit ediyorsunuz?
Başhekim:
-Mesele oldukça basit. Bunun için değişik metotlarımız vardır. Örneğin bir küveti su ile doldurduktan sonra hasta olduğunu düşündüğümüz kişiye bir kaşık, bir fincan ve birde kova vererek küveti boşaltmasını isteriz.
Başhekim henüz sözünü bitirmeden ziyaretçi atılır:
-Anladım tabi ki normal insan kaşık ve fincandan büyük olduğu için kovayı tercih eder.
Başhekim:
-Hayır, anlamadınız beyefendi akıllı insan küvetin tıpasını çeker..!
İnsanlar Çekişme ve çatışmalar yerine savundukları fikre layık olabilselerdi o fikrin milyonlarca taraftarı olurdu. Dolayısıyla ne gözyaşlarına tanık olurduk ne de kirli savaşlara.
Admin