İKİ DAMLA YAĞ
15 Temmuz akşamı sonrasında Türkiye'de bir çok şey değişti
15 Temmuz akşamı sonrasında Türkiye'de bir çok şey değişti. İnsanımızın insanımıza bakışı değişti.
Siyasi parti genel başkanlarının birbirlerine karşı tavrı değişti.
Muhalefetin iktidara, iktidarın muhalefete bakışı değişti.
Dünya uluslarının Türkiye'ye; Türkiye'nin dünya uluslarına bakışı değişti.
Hani "Bir musibet bin nasihatten evladır" derler ya, işte dedikleri bu olsa gerekir.
Bütün bu değişimleri çok daha önceden yaşamamız gerekirken ne gariptir ki kısır çekişmeler nedeni ile bunu imkan tanınmadı. Milletin bekasına kast edenlere insanımız hak ettiği cevabı verdiği an her şey birden değişiverdi. Değişmeliydi elbette… Çünkü sokağa dökülenler sosyal demokrat olduğu kadar Müslüman, Müslüman olduğu kadar da sosyal demokrattı. Milliyetçi olduğu kadar laik, laik olduğu kadar da milliyetçi idi. Sünni olduğu kadar Alevi, Alevi olduğu kadar da Sünni idi. Keşke bütün bu kavramların birer değer olduğunu, her değerin büyük bir zenginlik olduğunu daha önceden anlayabilseydik. Keşke bu ruhu daha önceden yakalayabilseydik. İşte o zaman dost postuna bürünmüş yamyam müttefiklere ihtiyaç duymazdık.
Milletin tek yürek olmakla sağladığı bu naif çizgi artık siyasiler tarafında suiistimal edilmemelidir. Ekonomik ya da siyasi hiçbir mani bu birlik şuuru karşısında aşılmayacak engeller değildir. Hangi uluslar arası ittifak olursa olsun milli birlik derecesinde etkili olamaz. yüzlerce ulus dost olduğunu söylese de bizler biliyor ve inanıyoruz ki Türk'ün Türk'ten başka dostu bulunmamaktadır.
Zengin bir tüccar hayatı anlaması için oğlunu güngörmüş bir abit'e gönderir. Delikanlı günlerce çölde yol aldıktan sonra bir tepe üzerinde kurulmuş abit'in konağına ulaşır. Mütevazi bir konakla karşılaşmayı bekleyen genç şaşırır. Çünkü malikaneye girip çıkanın haddi hesabı yoktur. Bir tarafta sohbet edenler, diğer tarafta kurulu maslarda yemek yiyenler, bir başka salonda ise insanının ruhunu dinlendiren müzik sesi duvarları yalar.
Bir hayli bekleyen delikanlı sıra kendisine gelince mutluluğun sırrını sorar Abit'e. Ancak Abit bunu açıklayacak zamanı olmadığını söyleyerek delikanlının eline bir kaşık tutuşturup, içerisine de iki damla yağ damlattıktan sonra:
-Köşkü bir güzel dolaşın ancak kaşık içerisinde bulunan yağı dökme, diye tembihler. Delikanlı bir odadan diğerine, bir bahçeden ötekine dolaştıktan sonra bilgenin yanına gelir. Bilge delikanlıya, salonda bulunan İran halılarını, kütüphanedeki parşömenleri ve bahçıvanın yetiştirdiği rengarenk gülleri sorar. Delikanlı yağı dökmemek için hiçbir şeye bakamadığını söyler.
Abit:
-Tekrar git ve yaşadığım bu minicik dünyayı tanımaya çalış, evi tanımadan ev sahibini tanıman mümkün değildir..!
Konağı yeniden gezmeye başlayan delikanlı bu sefer duvarları süsleyen nakışların, bahçeyi donatan güllerin ve çiçeklerin ihtişamını görür. Bir müddet sonra Abit'in yanına dönünce gördüğü güzellikleri anlatır. Delikanlıyı dinleyen Abit:
-Güzel çocuğum, pek sevindim, peki kaşıkta yağ ne oldu?
Delikanlı:
Bütün bu güzellikleri seyrederken kaşıkta yağ olduğunu unuttum, der.
Abit:
-Sana verebileceğim tek bir öğüt var. Mutluluğun sırrı dünyanın harikalarını görmektir ama kaşıkta ki iki damla yağı unutmamak kaydıyla…
Admin