Helal Kazanç
Helal şekilde kazanılmış olan paranın kolay bir şekilde elden çıkmayacağı söylenir
Helal şekilde kazanılmış olan paranın kolay bir şekilde elden çıkmayacağı söylenir. Ancak bunu sağlayabilmenin ölçüleri vardır. Öncelikle kar haddinin, satılan malın cinsine göre belirlenmesi gerekir. Çürüyen ve bozulan mata ile uzun süre rafta saklanabilen ürünlerin kar oranı aynı değildir. Sonra satılmak istenen malın kusur ve eksiği mutlaka söylenmelidir. Yani ağlayanın malının gülene hayır etmeyeceği esası ile hayatımıza yön vermeye özen göstermek zorundayız.
Çok eski tarihlerde hayatını semer yaparak kazanan bir tüccar kazandığı paraları altına çevirip bu altınları da üzerinde oturarak çalıştığı bir semerin içerisinde biriktirdi.
Günün birinde bir yolculuğa çıkması gereken saraç, oğluna dükkanın anahtarlarını teslim ederek memleketinden ayrılır. Semerci gittikten sonra işler bir hayli açılır. Oğlu dükkanda bulunan bütün semerleri bir bir satar.
Sonraki günlerde dükkana gelen bir müşteri semer satın almak istediğini söyler. Semercinin oğlu, dükkanda semer kalmadığını söyler. Ancak adamın gözü delikanlının üzerinde oturduğu semere ilişir. Çocuk semerin satılık olmadığını, semerin koltuk amacıyla kullanıldığını söylese de müşteri yolcu olduğunu, semer olmadan yoluna devem edemeyeceğini ve değerinin üzerinde para vereceğini söyler. Delikanlı bu teklife yok diyemez ve babasının koltuk olarak kullandığı semeri müşteriye satar.
Bir aylık yolculuktan sonra memleketine dönen semerci ustası, dükkana girer girmez koltuk olarak kullandığı semeri yerinde göremeyince oğluna semeri ne yaptığını sorar. Hiçbir şeyden haberi olmayan delikanlı semeri iki misli fiyatına bir kervancıya sattığını söyler. Adam derinden bir ah çeker ve oğluna semerin içerisinde hayat boyu biriktirdiği altınları sakladığını anlatır.
Semerci çok ümitsiz olmasına rağmen semeri aramaya koyulur. Bir çok şehir ve kasaba dolanır ancak semerin izine rastlayamaz. Aylar süren bu arayıştan dolayı yorgun ve bitap düşen adam:
''Dizimde kalmadı takat semer arayı arayı
Dolandırdı bizi kader Semerkand’ı Buhara’yı'' diyerek memleketine döner.
Aradan iki sene zaman geçer. Bir gün semercinin dükkanına bir müşteri gelir ve eşeğinin sırtında bulunan semeri tamir ettirmek istediğini söyler. Dükkan sahibi aradığı semerin o olduğunu görür. Müşterisine eski semer yerine yeni bir semer vermeyi teklif eder. Adam kabul eder. Müşteri dükkandan ayrıldıktan sonra semerin içini açan adam, altınlarına kavuşur ve şöyle söyler:
''Ne lazımdır boşa gezmek Semerkand’ı Buhara’yı
Zaten senin olan kısmet gelir arayı arayı''
Admin