MEVLA'YI İNKAR
“Meyhanede fakihe, camide ise sefihe inanmamak gerekir
“Meyhanede fakihe, camide ise sefihe inanmamak gerekir.” Çünkü fakih ile meyhane, sefih ile cami, bir arada mütalaa olunmaz. Böyle bir tablo inandırıcı olmaktan uzaktır. Sıradan bir hayat tarzının mana ile süslenmeye çalışılması, deruhte bilgilerin ziynet olarak kullanılır olması, akla karayı birbirinden ayırt etmeyi imkansız hale dönüştürmektedir. Gerektiği şekilde ilimle yoğrulmamış toplumumuz ne acıdır ki bu konuda kıstas koyamayıp, her üzeri unlu kişiyi değirmenci sanmaktadır.
Bütün açık delillere rağmen inanç konusunda yeni ekollerin oluşturulmasına mana vermek elbette ki zordur. Ancak gerçekten bu yollarda ömür tüketenler, düşüncelerinde samimi olsalardı Müslüman alemi 21. Yüz yılda hor ve hakir görülmezdi. Ülkeler parçalanıp, insanlar katledilmezdi. Birileri hazımsızlıktan debelenirken bir başkasının benzi açlıktan sararmazdı. Kardeş kardeşe kursun sıkmaz, insanların canları ve malları mukaddes addedilirdi.
Buna benzer yüzlerce sosyal olumsuzluğu görüp de birilerinin himmetine mazhar olmaya çalışmak açıkçası abesle iştigaldir. Çünkü bazılarının koynunda pırlantadan haç olup sureti haktan görünmekte, sonrada insanlığı ateşle imtihana tabi tutmaktadırlar.
İçkiye düşkün olan Akşehir Kadısı canı çektikçe kırlara çıkıp kafayı demlermiş. İşte yine bir gün kırda demlenirken içkiyi fazla kaçırmış olmalı ki sarığını cübbesini fırlatıp gölgede sızıvermiş.
Arkadaşları ile birlikte yoldan geçmekte olan Nasreddin Hoca cübbeyi rastgele bir kenara atılmış görünce yerden alıp tozunu sildikten sonra sırtına giyerek oradan uzaklaşır. Bir müddet sonra kendine gelen kadı, öylece evinin yolunu tutar. Ertesi gün adamlarını çağırarak:
-Akşehir’i iyiden iyiye dolaşın, cübbemi kimin üzerinde görürseniz yakalayıp hemen huzuruma getirin, diye emreder. Akşehir’i dolaşan Kadı’nın adamları cübbeyi Hoca’nın sırtında görünce sorgusuz sualsiz onu huzura çıkarırlar. Kadı abus bir suratla:
-Hoca efendi, bu cübbeyi nereden buldun?
Hoca:
-Geçtiğimiz gün arkadaşlarla kırda dolaşırken saçı sakalı ağarmış, halinden ulema olduğu anlaşılan bir adamın şarap içmiş olup sızdığını gördük. Oradan geçmesi muhtemel bir hırsızın cübbe ve sarığı çalmaması için onları ben giyindim. Tabi sahibi çıkarsa hemen çıkarıp kendisine teslim edeceğim, der.
Sakalını sıvazlayan kadı, bir müddet düşündükten sonra şöyle der:
-Hoca efendi sen o cübbeyi esenlikle giyinmeye devam et sanırım o cübbenin sahibi çıkmaz.
İnsanımızın kolay olanı seçmesinden kaynaklanan ibadet konusundaki çarpıklıklar, yozlaşan din anlayışına rağbeti artırmaktadır. Oysa ki bir kişinin hak nazarında ulaşılabilecek en üst seviyelere yükselmesi, bir başkasına menfaat sağlamayacaktır. Menfaati ve merhameti kaynağından talep etmek gerekir. Farklı din mahlaslı ideolojiler neticesinde güneşin ziyasını görmezlikten gelip, kıvılcım aydınlığına muhtaç olmak insanın önce kendisini sonra da Mevla'sını inkarıdır.
Admin