CİHAT
Milli Eğitim Bakanlığı, cihat konusunu müfredata yerleştirmenin uğraşı içinde. Cihat aslında o derece korkulacak bir eylem değil. Cehdetmek, gayretkar olmak manasına gelen Arapça kökenli bir kelime. Ancak bu kelimenin halkımız nazarında nasıl yankı bulacağı önemlidir. Sokakta ki insana cihadın manasını sorsanız; size, kendisi gibi düşünmeyen insanlarla savaşmak, onları katletmenin vacip olduğu şeklinde bir tanım yapacaktır.
İşte bu noktada dengeler değişiyor. Bakanlığın ortalığı bulandıracak böyle bir düşünceyi gündeme taşıması hiç ama hiç doğru olmadı. Ortadoğu coğrafyasına baktığımızda yaşanan gelişmelerin bir çoğunun temelinde cihat esasının var olduğunu görebiliyoruz. Çocuk, yaşlı ve kadın demeden Müslüman insanları katledenler de sorsanız Müslümanlar ve cihat yapıyorlar.
Örnek mi?
İşte size en bariz örnek IŞİD. En sarih örnek Hizbullah. Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalayan Fetö Cemaati. Bunlar gibi onlarca cihat emrini yerine getirdiğini sanan örgütlerle dolu bir coğrafyada yaşıyoruz. Her gün yüzlerce Müslüman, cihat kavramını kafasına göre yorumlayıp icra eden cahil, softa ve din düşmanı vahşiler tarafından katlediliyor. Camiler kundaklanıp, mabetler yıkılıyor.
İnsanlığın can çekiştiği bir dönemde cihadın müfredata konulması şık olmadığı gibi insanımıza yapılan en büyük fenalık olmuştur. Diğer bir tanımla bu bir felakettir, bu bir kargaşadır ve bu bir ihanettir.
Oldukça mütevazi, hak ve hukuka dayalı esaslar içeren bu kavram maalesef ki bundan sonra daha fazla öldürmeyi, bombalamayı, yakıp yıkmayı emreden bir ilahi buyruk gibi algılanmaya devam edecek.
Tebük Savaşından dönmekte olan Hz. Muhammed, yanındakilere:
-Küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz, buyurur.
Tebük gibi onlarca insanın şehit, yüzlerce insanın yaralı olduğu bir savaştan daha büyük bir savaş olabileceğini düşünemeyen sahabe Peygamber Efendimize şöyle sorar:
-Efendim, bu savaştan daha büyük bir savaş olabilir mı, diye sorduklarında, Yaratılmışların En Mükemmeli şöyle cevap verir:
-Evet bu cihattan daha büyük cihat; kişinin nefsi ile mücadele etmesidir.
Şimdi, ülkemizde bu kelimenin gerçek manasını bilen ve bildiği ile amel eden kaç insan tanıyorsunuz diye sorsam eminim ki apışır kalırsınız. Evet, kaç kişi cihadın adam öldürmek değil de, fenalıklara bulaşmamak için kendi iç dünyasında mücadele etmek olduğunu biliyor?
Her cemaat, her örgüt ve her mezhep kendi doğrusunu cihat olarak dayatırsa bu memleketin ne hale geleceğini düşünebiliyor musunuz?
Şayet bakanlık yapmak istediklerinde samimi olsaydı, cihadın içeriği olan ahlak, edep, ilim, irfan, insan hak ve hukuku ve günahın her çeşidi konularında yeni bir düzenlemeye giderdi. Masum çocukların yurtlarda mağdur olmamasının yollarını arardı. Çürütülen dirseklere karşılık gençlere iş imkanı oluştururdu.
Bakanlık art niyet taşımıyor olsaydı, okul bahçelerinde, metruk alanlarda öğrencilerin madde ve cinselliğe duçar kalmamalarının önlemini alırdı. Bir adam öldürmenin bir alemi yok etmek olduğunu emreden Peygamberin hayatını esas alan Siyeri Nebi ders saatlerini fazlalaştırırdı.
Şimdi cihat kavramını gündeme taşımakla dipsiz bir kuyuya kocaman bir taş atıldı. Bunun yansımalarını 2018 yılında katmerleşerek artan cinayetlerle, sabotajlarla, bombalamalarla ve kurşunlamalarla hep birlikte görmüş olacağız. Çünkü bakanlık; dinin nefsi terbiye olarak emrettiği bir buyruğu; bireysel silahlanmanın yüzde 10 arttığı bir dönemde kişiye yasal bir hak olarak sunmayı amaçlamıştır.
Admin