Güncel
Giriş Tarihi : 23-03-2016 20:12   Güncelleme : 23-03-2016 20:12

Zaman Geçmeden

Yaşadığımız toplum,  aile kaynaklı bir bozulmanın sancılarını çekiyor

Zaman Geçmeden
Yaşadığımız toplum,  aile kaynaklı bir bozulmanın sancılarını çekiyor. Son yıllarda başlayan yozlaşma, baş döndüren bir hızla toplumun her kesimini ihata etmiş vaziyette. Bu çözülmenin yarınlara  ne şekilde sirayet edeceğini düşünmek dahi insana elem veriyor. Çünkü yozlaşmanın asıl aktörleri çocuk ve gençler. Onlar, günümüzün tasasız hayatını  arzu ve hevesleri için kullanmaya alıştırılmışlar. Birinin nefsini gıdıklayan  davranış,  bir başka arkadaşının ideali oluyor. Elde edilmesi hiçte zor olmayan bu nahoş yaşantı biçimi maalesef  ki neslin bitik bir hayata merhaba demesini de beraberinde getiriyor. Gençler arasındaki suç oranlarının artmasına paralel olarak  suça bulaşma yaşı da bir hayli aşağılara düşmüş. Asıl önemli olan bu tür ahlak dışı eylemlerin anormal olarak değerlendirilmemesidir. Yani dün ayıp ve günah addedilen hususların bu gün sıradan ve normal bir davranışmış gibi algılanmasıdır. Toplumun hızlı bir şekilde bozulduğu, özünden koparak batılılaşma yönünde baş döndürücü bir hızla mesafe kat ettiği düşüncesi ile   Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı oluşturulmuştu. Ancak aradan yıllar geçmesine rağmen aileye dair kayda değer  bir eylem gerçekleştirilemedi. 24 Milyar 242 milyon 873.000  bin TL ile bir çok bakanlıktan daha fazla pay alan bu kurum,  ülkemizin kanayan yarası olan aile konusunda henüz somut adımlar atabilmiş değil. Oysaki ülkemizde bu hususun ivedilikle ele alınması gerekmektedir. Bir taraftan gençlerin suç işleme oranları artarken diğer taraftan şikayetçi olunmadığı için suç olarak değerlendirilmeyen ahlak dışı davranışların zirve yapması, korkunç bir sona doğru sürüklendiğimizin işaretidir. 29 haziran 2011 tarihinde kurulan bu bakanlığın alt birimlerinin çoktan il ve  ilçelerde   hizmet veriyor olması gerekirdi. Sorunlu ailelerin tespiti yapılarak hangi alanda devletin yardımına ihtiyaç duyduğu belirlenip, ilgili kurumun şefkatine bırakılmalıydı. Ancak bu henüz yapılamadı. Çünkü yürütmenin başında bulunanlar, aile kavramının  devlet  demek olduğunu bir türlü anlamak istemiyorlar.  Aile yoksa millet olmanın imkansızlığını kavrayamıyorlar. Bu derece önemli olan toplumun temel yapı taşı aile her nedense umursanmamakta, dolayısıyla  13 yaşında  çocukların ahlak dışı ilişkilerinde de patlama yaşanmaktadır. Görünen o ki devletin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını sağlık bakanlığı gibi aktif hale getirebilmesi için çok yıllara daha ihtiyacı bulunmaktadır. Bu zaman zarfında çocukların cinsellik bataklığına düşmemesi adına Emniyet Teşkilatı, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Müftülük ortak bir eylem planını  devreye sokmak zorundadırlar. Bu da ancak seminer, konferans, tiyatro ve dini eğitimle sağlanabilir. Bu hususta lokomotif kurum Milli Eğitimdir. Çocukların beyninden bu olumsuzlukların silinmesi  halinde başarıda kendiliğinden elde edilmiş olacaktır. Diğer bir tanımla ruh ve beden yapısı bozuk nesilden başarı beklenmemelidir..!
AdminAdmin