Bahçeli besbelli ki AK Partili olmuş. Bu olmayacak bir şey değil. Keşke bu hayranlığını, bağlılığını ve sadakatini genel başkanlıktan istifa edip alenen yapmış olsaydı. Bu daha muteber, daha da çentilmece olurdu. En azından MHP Genel başkanı sıfatıyla AK Partiyi destekleyip, her icraatına onay vererek MHP camiasına ihanet etmemiş olurdu. Halkın yarısından çoğunun garipsediği başkanlık sistemine yeşil ışık yakılmamış olurdu.
Tuğrul Türkeş’in AK Partiye geçişini hatırlayalım. Bahçeli Türkeş için neler dememişti neler. Hele hele “Tarih turnusol kağıdı gibidir; ihanetle sadakati tasnif etmekle kalmaz, geleceği hafızasına nakleder. Vatan sabırdır; mirasyediler idrak edemez” cümleleri unutulur gibi değil.
O günlerde AK Partililer dışında hiç kimse Türkeş’i anlayamamıştı. Oysaki Türkeş dolambaçlı yollardan değil de kestirme yolu tercih ederek ülkeye hizmet etmeyi amaçlamıştı. Şayet AK Partinin her icraatı doğruysa MHP’ye ne gerek var? Eğer sorunlar karşısında orta yol bulunamıyor, alternatifler üretilemiyorsa MHP’de kalmanın makul bir cevabı da olamazdı.
Hele hele parti içerisinde demokratik kanallar tıkatılmışsa, doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovuyorlarsa, her seçimde oy oranı birkaç puan düşüyorsa MHP’nin varlığından bahsedilebilir mi?
Mesele sadece Tuğrul Türkeş meselesi değildi. Tuğrul Türkeş gibi aynı sancıları içerisinde hisseden Meral Akşener, Koray Aydın, Sinan Oğan,Ümit Özdağ, Süleyman Servet Sazak ve Sait Gönen’i de unutmamak gerekir. Birbirinden değerli bu isimler Devlet Bahçeli tarafından hep yıpratıldı. Bir çoğu babadan gelen MHP doktrini sevdasına rağmen adları unutturulmaya çalışıldı. 1980’li yılları bilenler Gün Sazak’ın MHP ideolojisi uğruna şehit edildiğini oğlunun da Süleyman Servet Sazak olduğunu pek ala bilirler.
Sadece genel başkanlığa oynayanları cezalandırmakla kalmayan Bahçeli, il ve ilçe teşkilatlarını tasfiye etmekle tereyağından kıl çeker gibi MHP seçmenini AK Partiye yönlendirmiştir. MHP camiasında bu ve buna benzer her karmaşa AK Partinin işine yaramıştır. Büyük ihtimalle Mart’ta yapılması düşünülen seçimde MHP Genel Başkanının şartsız desteklediği AK Partiyi MHP’li seçmende gözü kapalı destekleyecektir.
Siz abartılı bulsanız da ben başkanlık sistemi için yapılması düşünülen referandumu, genel ve mahalli idareler seçimlerinin gereksiz olduğunu düşünüyorum. MHP tabanının genel başkana verdiği yetkiyi Bahçeli AK Partiye tabi olmak yönünde kullanıyorsa milyar liralık masraflarla Türkiye’nin zaman kaybetmesine gerek yok. Zaten başkanlık sistemi de yarı parlamenter bir sistem değil mi? Resmi şekilde uygulamaya konulmamışsa da hem iktidar hem de muhalefet partileri icraatlarıyla başkanlık sistemini çoktan hayata geçirmiş bulunuyorlar. Hiç değilse boş vaatlere zaman ayırmamış, ilkeleri belli olmayan liderlerin saçmalamalarını dinlememiş oluruz..!