TEOG kaldırılmış. Şimdi ise üniversite sınavı konusu gündemde. Sınav sisteminde düzenleme olacağı sürpriz değildi. Bakanın memleketinde gazetecilere verdiği demeçte, sınavlarda ve eğitim sisteminde değişim olacağı konusunda yeşil ışık yakmıştı.
Sınav tarihleri, sorulan soru sayıları, verilen dakikalar. Bu tür unsurları bir kenara bırakalım. Olayın yalnızca öğrencilerde bittiği aşikâr. Asıl mesele ön yargılar ve fikirlerimiz konusunda kabuğumuzu kıramamamızda.
Mesela ilk okuldan itibaren en iyi matematik bilen en zeki öğrenci olarak gösterilmesi veya sayısal sınıfında olan öğrencilerin en zeki ve en çalışkan öğrenci profili olarak gösterilmesi, bu zihniyet değişmediği müddetçe eğitimde hiçbir bir yol kat edemeyiz. Öğrenciler devamlı aileler tarafından baskı altında tutuluyor, arkadaşlarıyla kıyaslanıyor. Bu rekabetçi ortamda öğrencilerin rahat düşünebilme ve stres ile başa çıkamama problemleri gösteriyorlar. Bu durum haliyle başarıyı düşürüyor.
Sınav zamanı yaklaştıkça sanat dersleri, spor dersleri ikinci plana atılıyor. Sanki çok önemsizmiş gibi diğer dersler işlenmiyor.
Öğrenciler özellikle resim, müzik, spor derslerinde daha çok matematik, daha çok Türkçe sorusu çözme derdinde. Tabi eğitimciler de dersin kaybolmasına göz yumuyor. Peki ya bu kadar çok soru çözmek bir işe yarıyor mu ?
Sonuç: PİSA sonuçlarına göre 64 ülkenin katılımıyla Matematikte 44. Türkçe de 41. sırada yer alıyor. Bu dersleri işlemeyerek çözdüğümüz sorular ne işe yaradı?
Öncelikle sınav konusunda tarihin değişmesi, sürenin uzaması, soru sayısındaki değişimin bir son olarak gösterilmesi yerine sınavın düzenli çalışma ile başarılabilecek olmasının açıklaması daha çok yapılabilir.
Sınavların değişimi, sistemsel bazı değişikliklere daha çok şahit olacağız. Sistemin bir kurbanı olmadan sadece ön yargılarımızdan kurtularak başaramayacığımız hiçbir sınav kalmayacak.
TEOG kaldırılmış. Şimdi ise üniversite sınavı konusu gündemde. Sınav sisteminde düzenleme olacağı sürpriz değildi. Bakanın memleketinde gazetecilere verdiği demeçte, sınavlarda ve eğitim sisteminde değişim olacağı konusunda yeşil ışık yakmıştı.
Sınav tarihleri, sorulan soru sayıları, verilen dakikalar. Bu tür unsurları bir kenara bırakalım. Olayın yalnızca öğrencilerde bittiği aşikâr. Asıl mesele ön yargılar ve fikirlerimiz konusunda kabuğumuzu kıramamamızda.
Mesela ilk okuldan itibaren en iyi matematik bilen en zeki öğrenci olarak gösterilmesi veya sayısal sınıfında olan öğrencilerin en zeki ve en çalışkan öğrenci profili olarak gösterilmesi, bu zihniyet değişmediği müddetçe eğitimde hiçbir bir yol kat edemeyiz. Öğrenciler devamlı aileler tarafından baskı altında tutuluyor, arkadaşlarıyla kıyaslanıyor. Bu rekabetçi ortamda öğrencilerin rahat düşünebilme ve stres ile başa çıkamama problemleri gösteriyorlar. Bu durum haliyle başarıyı düşürüyor.
Sınav zamanı yaklaştıkça sanat dersleri, spor dersleri ikinci plana atılıyor. Sanki çok önemsizmiş gibi diğer dersler işlenmiyor.
Öğrenciler özellikle resim, müzik, spor derslerinde daha çok matematik, daha çok Türkçe sorusu çözme derdinde. Tabi eğitimciler de dersin kaybolmasına göz yumuyor. Peki ya bu kadar çok soru çözmek bir işe yarıyor mu ?
Sonuç: PİSA sonuçlarına göre 64 ülkenin katılımıyla Matematikte 44. Türkçe de 41. sırada yer alıyor. Bu dersleri işlemeyerek çözdüğümüz sorular ne işe yaradı?
Öncelikle sınav konusunda tarihin değişmesi, sürenin uzaması, soru sayısındaki değişimin bir son olarak gösterilmesi yerine sınavın düzenli çalışma ile başarılabilecek olmasının açıklaması daha çok yapılabilir.
Sınavların değişimi, sistemsel bazı değişikliklere daha çok şahit olacağız. Sistemin bir kurbanı olmadan sadece ön yargılarımızdan kurtularak başaramayacığımız hiçbir sınav kalmayacak.
