ÖNEMLİ OLAN SİSTEMİ İDAREDİR
Kore Savaşı sırasında düşman mevzilerinden atılan bir mermi ile kullanılmaz duruma gelen bir Amerikan bataryası, o esnada olayın seyrini değiştirir. Ancak bataryayı kullanan Amerikalı General zaman geçirmeden bataryayı tamire koyulur. Bu arada Amerikalı general, kendisini, hayretler içerisinde izleyen Türk Binbaşının merakını gidermek için şöyle der:
-Biz bu sistemi kurmadan önce bir hayli etüt ettik. Çalışmalarımız sonucunda en mükemmel batarya sisteminin Osmanlıların ki olduğunu gördük. Şimdi senin hayretler içerisinde izlediğin bu harika buluş, sizden gelen bir usulün biraz daha modern şeklinden başka bir şey değildir.
Osmanlı devlet nizamını anlamak ya da yorumlamak o derece zor ki, bazı hakikatler karşısında insan havsalası acziyetini itiraf etmek durumunda kalabiliyor. Asıl enteresan olan bu itirafın yabancı general ve askerler tarafından yapılmasıdır.
Asıl önemli olan bir başka husus ise Osmanlı'yı bu derece ulaşılamaz yapan, geleceğe dair plan ve programların çok önceden devlet politikası haline getirilmesiydi.
Bu konuda derin araştırmalar yapan Profesör Hutterrohta'nın şu harikulade tespitini Türk insanı kulağına küpe yapmalıdır: "16. asırda Filistin'in sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım. Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı. Herhalde Osmanlı devlet sistemi, insanlığın en muhteşem harikasıdır"
Aynı sistemin oluşturulması konusunda özlemlerin yaşanması gayet doğaldır. Ancak, tarihe altın harflerle yazılmış Osmanlı Devlet nizamı, o günkü sistemin bir sonucu değil; sistemi siyasi kaprislerine kurban etmeyen, şaibeden uzak, şeffaf yöneticilerin dahiyane bir eseri olduğu unutulmamalıdır.
Ermenilerin kışkırtılıp Anadolu'nun birçok bölgesinde ayaklandırılmasını en ince ayrıntılarına kadar bilen Abdülhamit Han' a İngiliz Büyük Elçisi şöyle sorar:
-Sultanım, bu kadar insanın katledilmesi kafi değil mi, daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?
Sultan Abdülhamit Han gayet sakin ancak Türk istihbaratının harikulade sonuçlarını ortaya döken şu tarihi cevapla İngiliz Büyükelçisini şaşkına çevirir:
-Geçtiğimiz hafta çarşamba günü, saat 5.30'da Karadeniz'in ….kıyısına yanaşıp, Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için bin sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz Gemisinde; Türk başına kaç silah bulunuyorsa, o kadar Ermeni öldüreceğiz..!
1967 yılında yapılan Mısır-İsrail Savaşında, İsrail Ordusunun izlediği bir strateji sadece Mısırlıları değil bütün dünya askeri dehalarını şaşkına çevirmiştir. Mısır Ordusu bütün stratejisini karadan gelebilecek İsrail saldırısına göre tanzim eder. Ancak İsrail Ordusu Süveyş'in diğer yakasını geçerek Mısır Ordusunun bütün planlarını alt üst eder. Mose Dayan sonraki bir zamanda düzenlenmiş olan bir basın toplantısında gazeteciler şöyle der:
-İsrail'in bu başarılı stratejisi, Yavuz Sultan Selim'in yıllar önce Mısır'ı fethederken uyguladığı harp planının bir kopyasıdır.
Demem şu ki; lafla peynir gemisi yürümüyor. Gemiyi yürütmek için tayfa lazım, pusula lazım, kömür lazım ve en önemlisi de sadece bir tane değil, birkaç tane de kaptan lazım..!
Admin