Güncel
Giriş Tarihi : 16-06-2017 23:46   Güncelleme : 16-06-2017 23:46

ODANIN DİĞER GÖZÜ

Sır konusunda söylenmiş çok güzel sözler vardır

ODANIN DİĞER GÖZÜ
Sır konusunda söylenmiş çok güzel sözler vardır. Ancak Hz Ali'nin bir sözü  ciltler dolusu kitabın anlatmak istediğinden çok daha etkilidir.  'Sır senin esirindir, onu bir başkasına söylersen, artık sen onun esiri olursun'. Tabi herkes bildiklerini sır olarak saklamış olsaydı o zamanda hayatın tadı kalmazdı. Birbirine bağlı olaylar yaşanmaz, insanlar ketum olmakla lakayt olmayı birbirinden ayıramazlardı. Öylesi bir dünyada daha fazla   huzur olacağını   sananlar  sanırım uzun süre bu doğruluk terazisini kullanamazlardı. Padişah I. Ahmet  çok sevdiği dostu İncili Çavuş'a: -Sana bir sır veriyim ama  söylediklerim ikimizin arasında kalacak. İncil Çavuş: -Tabi Hünkarım, bundan dolayı endişeniz olmasın. -Yengenle uzun süredir küsüz, aramızda soğuk rüzgarlar esiyor, ne ettiysem bir türlü aramızı düzeltemedim. İncili: -Merak etmeyin Sultanım, bir çaresini buluruz. -Nasıl olacak? -Padişahım, yatak odanızı ikiye böldürün, bir tarafında yenge, diğer tarafında bir cariye bulunsun. Cariyenin varlığına katlanmakta zorlanınca Hanım Sultan size gereken ilgiyi gösterecektir. Nasıl olsa padişahsın, yenge sana ne yapabilir ki? Padişah bu fikri beğenir hemen emir verir yatak odasını ikiye böldürür. Ve Hanım Sultan birinde yatarken öbür odaya bir cariye alır ve gülüşüp oynaşmalarla birkaç gece geçer. Padişah  birkaç  hafta yanına gitmeyince Hanım Sultan bu duruma çok üzülür ve I. Ahmet'le arayı düzeltmeye mecbur kalır.  Önce özür diler daha sonrada cariyeye yol verirler. Ne var ki Hanım Sultanın içine bir kurt düşer. Bir yolunu bulup neşeli olduğu bir zamanda Padişah'a söyle bir soru sorar. -Hünkarım, saraya cariye alma fikri nerden çıktı, bu aklı size kim verdi? -Benim böyle bir şeyi yapacak kadar aklım yok mu? -Estağfurullah Hünkarım, elbette ki kendiniz de böyle bir şeyi düşünürdünüz ancak bir aylık dargınlığımız müddetince değil de neden daha sonra böyle bir şey yaptınız?
  1. Ahmet işin nereye varacağını düşünmeden:
-İncili ile konuşurken ona söylemiştim. O da böyle bir fikir koydu ortaya. Yani bunda ne var ki? Kızgınlığını belli etmeyen Hanım Sultan daha sonra ilk fırsatta İncili'yi saraydan kovdurmanın yollarını aramaya başlar. Bir müddet sonra küçük bir meseleyi büyüterek İncili Çavuş'un saraydan uzaklaştırılmasını ister.
  1. Ahmet İncili'yi yanına çağırıp:
-İncili Çavuş, hanımla barıştığımızda o planı senin kurduğunu ağzımdan kaçırmış oldum. Hanım da bu nedenle kafayı sana takmış. Bir müddet saraydan uzaklaş, Hanımın sinirleri yatışınca seni geri çağırırız. Zaten kendisi de  uzun müddet sana ceza vermeye gönlü razı olmaz. -Ha bir de rahat geçinmek için ne dilersen dile benden, gönlüm sefil olmanı istemez. İncili: -Fazla bir şey istemem.  Bir at, bir heybe gözü de altın lütfederseniz bu bana yeter, der. -Padişah: -Bu sana yetmez, en iyisi heybenin iki gözünü de altın doldursunlar. İncili: - Hayır efendim olmaz bir göz yeter, der ve istekleri yerine getirilen İncili Çavuş sarayın bahçesine gelir. Seyisler İncili'nin atını binek taşına yanaştırırlar.  Hanım Sultan İncili’yi sarayın penceresinden seyretmektedir. İncili heybeyi atın bir tarafından atar, öbür tarafından düşer, bir taraftan atar öbür tarafa düşer. Derken bu iş böyle bir hayli zaman  devam eder. Hanım Sultan beceriksizliğine kızdığı  İncili'ye yukarıdan seslenir. -Her şeytanlığa aklın eriyor ama bir yükü dengelemeyi beceremiyorsun. Heybenin öbür gözüne de biraz altın koy ki heybe atın üstünde dengeli dursun. - Asla olmaz Sultanım.  Zaten ne çekiyorsam öbür gözün yüzünden çekiyorum bırak öbür göz boş dursun. Dilim kurusaydı da o lafı Padişaha  söylemese idim. Nihayet Hanım Sultan dayanamaz ve: -Gel gitme başımın belası, sen bu saraya padişah kadar lazımsın, der ve İncili’yi affeder. Tabi her sırrın ifşası böylesine tatlı muhabbetlerle bitmeyebilir.
AdminAdmin