Advert

Tolga Akalın "Sarayının Altı Aylık Masrafına Yetmez"

İYİ Parti Trakya Bölge teşkilatlar

Ekonomi - 25-02-2018 07:46 49 kez okundu.

Tolga Akalın
Advert
İYİ Parti Trakya Bölge teşkilatları, hükümet tarafından  kapatılması planlanan  Alpullu Şeker Fabrikası önünde  protesto eylemi yaptı.  Programda konuşan İYİ Parti Genel İdare Kurul  Üyesi Avukat Mehmet Tolga Akalın geleceği  korumak anlamında özelleştirmeye karşı direnmek gerektiğini belirten Avukat Mehmet Tolga Akalın, "Bu fabrikalar herhangi bir fabrika değildir. Bunlar Türk Çiftçisi’nin direniş kaleleridir. Bu 14 fabrikayı velev ki sattınız, gerekçeniz şudur budur ben bütün temel hikayeleri geçiyorum. Ya buradan elde edeceğin gelir senin sarayının 6 aylık giderine yetmiyor be! Bütün bu fabrikadan elde edilecek gelir, yıllık bütçeden sarayına ayırdığın paranın yarısı etmiyor. Şimdi demek ki mesele ekonomik bir mesele değil " dedi. Hükümet tarafından kapatılması gündeme gelen  Alpullu  Şeker Fabrikası önünde İYİ Parti  Tekirdağ, Kırklareli,  Edirne İl ve İlçe Teşkilatları protesto eylemi gerçekleştirdi. Programın ilk konuşmacısı İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Enes Kaplan oldu. Alpullu Şeker Fabrikasının önemine işaret eden Enes Kaplan, "Alpullu Şeker Fabrikası, Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile kurulmuş bir fabrika. 1925’te temeli atılan, 1926’da faaliyete geçmiş bir fabrikadır. Şimdi ise özelleştirme adı altında peşkeş çekilmek isteniyor.  Burada hem yöneticimiz, hem çalışanımız zarar görmektedir" diye konuştu.

"ŞARAP FABRİKASININ YERİ BİLE KALMADI"

Daha önce özelleştirme adı altında satılan milli değerlerin yerinde yeller estiğini belirten Kaplan, "Ben sizlere konuyla alakalı olmasa da ilimiz Tekirdağ’dan bir örnek vermek istiyorum. Özelleştirme adı altında Tekel İçki ve Şarap fabrikasını temsili bir ücretle yandaşlarına devrettiler. Yandaşlarından sonra bir yabancı firmaya 5 katına sattılar. Onlar da 1 sene sonra fabrikayı bir başkasına sattı. Fabrikamızda 350’ye yakın işçi çalışırken, şuanda fabrikamızın yerlerinde yeller esiyor. Özel firma fabrikamızı alıp başka bir yere taşıdı ve yerini başkalarına sattı. Bu fabrikada da aynı şekilde olacağını tahmin ediyorum. Hepimiz Trakya Halkı olarak bu fabrikaya sahip çıkmak zorundayız" şeklinde konuştu.  

"18 NİSAN TEKLİF VERME TARİHİ"

Programın bir diğer konuşmacısı Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Orhan Saltık oldu.  İYİ Parti teşkilatlarına mücadeleye destek verdikleri için teşekkür eden Orhan Saltık, şunları söyledi: "Bu mücadelemize destek verdiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz Salı günü ansızın, Özelleştirme Dairesi’nin internet sayfasında gördüğümüz üzere 14 şeker fabrikasının ihale süreçleri başlamıştır. 3 Nisan’da 4 fabrikanın, 8 Nisan’da 5 fabrikanın, 18 Nisan’da da bizim fabrikamızın yani Alpullu Şeker Fabrikası’nın son teklif verme günüdür. Biz de bu ihale süreçlerine dur demek için tüm Trakya halkı ile buradayız"

"ATATÜRK'ÜN TALİMATIYLA KURULMUŞTU"

Alpullu Şeker Fabrikasının 1926’da Atatürk’ün talimatıyla ilk duru beyaz şekeri ürettiğini belirten Saltık, "Fabrikamızın zarar ettiğinden bahsediliyor. O yıllarda 2 bin kişi çalışırken şuanda çalışan işçilerimizin sayısı 183 kişi. 2 bin kişi ile zarar etmeyen fabrika şuanda 183 kişi ile nasıl zarar ediyor? Maalesef zarar ettiriliyor. Fabrikamız 4 yıldan beri kapalıydı. Sivil Toplum Örgütleri ile, çiftçilerimizle, işçilerimizle fabrikamızın açılması için 4 yıl köy köy mücadele verdik ve sonunda başardık. Bu sefer de fabrikamızın bacasının tütmesini devam ettirmek  için mücadele  vereceğiz" ifadelerine yer verdi.

"ÖZELLEŞTİRMENİN SONU KAPANMADIR"

Fabrikaların bulundukları bölgedeki çiftçilere, hayvan besleyicilerine, nakliyecilere, esnafa bir katma değer oluşturduğunu kaydeden Saltık, konuşmasına şöyle devam etti:  "Bu fabrika olmasa burada Alpullu olmayacaktı. Köylü de olmayacaktı. Bu fabrikalar, köyden kente geçişleri önlemek için kurulmuştur. Şuanda da yeni yapılanmada Büyükşehirlerden köylere göç ettirmek için bazı önergeler sunulmaktadır. Peki bu fabrikalar kapandıktan sonra şehirlerden köylere göç nasıl olacak? Hayvancılıkta destekleme verilmektedir. Hayvancılığın en büyük desteği şeker fabrikalarında pancardan üretilen yaş posa küspesidir. Ve bunun faydasını bizim çiftçilerimiz ve hayvan besleyicilerimiz görmüştür. Daha önceden fabrikamızın kapalı olduğu yıllarda bizim bölgemize tonu 250 liraya gelen yaş küspe, fabrikamız açıldığında 50-60 liraya alındı. Çiftçilerimizin yüzü güldü, hayvancılarımızın yüzü güldü. Bu fabrikalar özelleştirme adı altında kesinlikle kapatılır, bunu böyle bilmemiz lazım"

"HAYVAN SAYISI 4 BİN 500 DEN 750 YE DÜŞTÜ"

Özelleştirilen fabrikaların çalışmaya devam edeceğinin doğru olmadığına dikkat çeken Saltık, "Bugüne kadar ülkemizde yanlış özelleştirmelerden dolayı özelleştirilen hiçbir fabrika açık kalmadı. Bunu sizi örneklerle sunabilirim. Tokat’taki tekel sigara fabrikaları 1 yıl içerisinde kapandı. Süt Endistürisi Kurumları  kapatıldı. Et ve Balık Kurumları  kapatıldı. Tüm bu ürünleri şuanda dışarıdan ithal etmek zorunda kalıyoruz. Bu kurumların kapatılmasıyla köylerdeki hayvan besleyicileri hayvancılık yapamaz hale geldi. Örnek olarak benim köyümde 4.500 adet hayvan varken şuanda 750 baş hayvan var. 10 ton süt toplanırken 2 tonlara kadar düştü" ifadelerine yer verdi.

"GEREKİRSE ÇADIR KURACAĞIZ"

Alpullu Şeker Fabrikasının kapatılmamamsı için mücadeleye devam edeceklerini sözlerine ekleyen Saltık, konuşmasını şöyle noktaladı: "İki defa ihaleden döndürdüğümüz taktirde ki döndürmüştük; hiç yılmadan, bıkmadan bu mücadeleye devam edeceğiz ve bu fabrikamıza hep birlikte sahip çıkacağız. Gerekirse çadır kuracağız, gece gündüz köylümüzle, çiftçimizle, işçimizle kapısında yatacağız. Hükümet yetkililerine buradan sesleniyorum; millet burada, halk burada, köylü burada, çiftçi burada, işçi burada, hükümet yetkilileri nerede"

"BU SES TABANIN SESİDİR"

Saltık'tan sonra söz alan PANKO Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Ramis Özgen, Alpullu şeker fabrikasının özelleştirmesine karşı verilen mücadeleye  destek olan İYİ Parti İl ve İlçe Teşkilatlarına teşekkür ederek, "Hep birlikte vermiş  olduğumuz mücadelede bizleri yalnız bırakmadığınız için sizlere tekrar teşekkür ediyorum. Dün Cumhuriyet Halk Partisi buradaydı, bugün İyi Parti burada. Yarın da MHP’yi ve Ak Parti’nin yetkililerini bekliyoruz. Gelmezlerse o onların bileceği bir şey. Sayın Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Türkiye’de ilk şekeri üreten fabrikamız, herkesin bildiği gibi satış için listeye konmuştur. Daha önceden listede yoktu, Ağrı vardı. Fakat ne olduysa oldu bir akşamda Ağrı listeden çıktı Alpullu girdi. Ben bu konuda başka bir niyet olduğunu düşünüyorum, hiç kusura bakmasınlar. Bizim vereceğimiz ses hepsini rahatsız edecek. İktidarı rahatsız edecek çünkü buradaki bu ses tabanın sesidir" şeklinde konuştu.

"VARLIK FONUNDAKİLERİ DEĞERLENDİRSİNLER"

Fabrikanın  kapanması halinde  Alpullu’da insan kalmayacağını iddia eden Ramis Özgen, konuşmasının devamında şu cümlelere yer verdi: "4 yıl mücadelenin ardından bu fabrika geçen yıl faaliyete geçti. 18 bin ton üreten fabrikayı 130 bin ton üretime çıkardık. Bu yıl 250 bin ton üzerindeydik ama maalesef herkes tedirgin. Çiftçilerimiz, ekeyim mi, ekmeyeyim mi  diye bana soruyorlar. Cevap veremiyorum çünkü PANKO Birlik’in bir bilgisi yok, bir akşamda özelleştirme kararı alındı. Biz yalnız Alpullu’da değil Türkiye’nin 14 şeker fabrikasında bu satışı durdurma eylemlerine başladık. Hükümet temsilcilerine bu kararlarını bir kez daha gözden geçirmelerini öneriyorum. Eğer özelleştireceklerse doğru bir şekilde özelleştirsinler. Fabrikaları değil, varlık fonundakileri değerlendirsinler. Eğer bütçeye, hazineye gelir temin edileceklerse bunları gözden geçirsinler. Tekrar tekrar rica ediyoruz, bunları gözden geçirip bu fabrikaların satılmasına engel olsunlar"

"BİZ HALKA VE ÜRETİCİYE HİZMET EDİYORUZ"

Alpullu Şeker fabrikasının  ülkeye yılda 3 milyar dolar katma değer kazandırdığını iddia eden Özgen, konuşmasını şöyle tamamladı: "Buna rağmen maalesef zarar ediyoruz diyorlar. Fabrikaları hiç para almadan verseler  3 milyar dolar zararı karşılar. Onun için tekrar gözden geçirsinler. Geçirmiyorlarsa sonuna kadar buradayız, mücadele edeceğiz, bu fabrikayı hiçbir koşulda sattırmayacağız. Öyle bir kişinin ‘’Ben cebime 60 milyar koydum, boyum da uzun’’ demesine bırakmayacağız, yok öyle. Biz halka, üreticiye hizmet ediyoruz bir tane özel firmaya hizmet etmiyoruz"

"TASFİYE BOYUN EĞENLERİN YOLUDUR"

Programın son konuşmacısı İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Avukat Mehmet Tolga Akalın'dı. Kendisinin de çiftçilik yaptığını belirten Tolga Akalın, "Aynı zamanda geçen yıl itibariyle yeni pancar üreticisiyim. 99’lu yıllarda çiftçilik yaparken pancar küspesiyle hayvan besleyen bir hayvancıyım. Yani  bir yönümle  siyasi ama diğer yönümle  de  üretici insanlardan biriyim, uzun yıllardır tarımla uğraşıyorum. Şimdi ne oldu da biz apar topar Alpullu’daki fabrikanın önünde toparlanma durumunda kaldık. Ortada klasik bir özelleştirme mi var? Ortada klasik bir satış mı var? Yoksa bunun ötesinde ciddi bir teşebbüsle mi karşı karşıyayız. Bunu anlamak durumundayız. Bakın ortada bir özelleştirme yok, kavramları yerli yerine oturtalım. Ortada bir tasfiye var. Özelleştirme bazı ekonomik nedenlerle tevsik ve tayin edilebilen bir yöntemdir. Tasfiye ise ancak boyun eğenlerin gidebileceği bir yoldur" değerlendirmelerinde bulundu.

"DEVLET ADABI AYAKLAR ALTINA ALINDI"

Konuşmasında  eleştiri oklarını hükümete yönelten  Tolga Akalın, "Bakın ne olduğunu ben size anlatayım. Bu kahramanlar, bu muhteremler meydanlara çıktılar ‘Ey Amerika!’ dediler, ‘Ey İsrail!’ dediler. İsrail dediler Rabia’yı Suud sofralarında bıraktılar. ‘Ey Amerika!’ dediler Alpullu pancarını da Amerikan sofralarına bırakmaya hazırlanıyorlar. Meselenin özü budur. ABD Dış İşleri Bakanı Tillerson 15 Şubat’ta Türkiye’ye geldi. Türk siyasi tarihinde eşi görülmemiş bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ile 3.5 saate yakın tutanaksız bir görüşme yaptı. Bakın görüşme kayıt altına alınmadı. Dışişleri Bakanı tercümanlık görevi ile görevlendirildi. Yani devletin bütün adabının ve geleneğinin ayaklar altına alındığı, bir çadır devletine mahsus bir uygulamayla yüz yüze kaldık. Ayın 15’inde bu arkadaşlar görüştüler, ayın 19’unda 14 tane şeker pancarı fabrikasının satışı kararı çıktı" iddialarında bulundu.

"DANIŞTAY 7 KERE İPTAL ETMESİNE RAĞMEN KURULDU"

Amerika tarafından üretime kota konulmasının 2000 li yıllara dayandığını belirten Akalın, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Oğul  Bush görüşmesiyle beraber nişasta bazlı şeker üreten yani mısır şurubu üreten firmalar Türkiye’ye geldi. O zamanlar hatırlarsınız bunlar gittiler Bursa’daki ovanın göbeğinde bir fabrika kurdular. İdare mahkemeleri ve Danıştay, 7 defa bu kuruluş iznini iptal etti. Bu arkadaşlar 5403 sayılı Toprak Düzenleme yasasıyla mahkeme kararlarını yok sayarak meclisten bir gecede karar çıkarttılar, bu fabrikaya ruhsat verdiler.  Sonra buna kota vermeye başladılar. Ne kotası? Nişasta bazlı şeker kotası. Nişasta bazlı şeker ne? Mısır unundan elde ediliyor. Hangi mısırdan elde ediliyor? GDO’lu mısırlardan elde ediliyor" "EY AMERİKA DİYENLER NE VEREYİM ABİME DEMİŞLER" Mısır şurubu konusunda bir rapor hazırlandığını belirten Akalın, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Son dönemlerde bir rapor hazırlamışlar, bu raporlarında diyorlar ki; ‘Mısır üretmek ve mısır üzerinden şeker üretmek ucuzdur. Siz pancardan şeker üretiyorsunuz. Siz bu işi ağır ağır tasfiye edin biz size mısır unu ile şeker ürettirelim’’  Hatırlıyor musunuz bunların büyükbabaları da Türkiye’de gelip birilerine; ‘Siz yerli uçak yapmayın, uçak fabrikalarınızı kapatın, biz size uçağı daha ucuza mal edeceğiz, demişlerdi. Bunu diyenler 1974’te bize ambargo ile cevap vermişlerdi. Bunlar parmaklarını kaldırıp bize ‘’Haşhaş ekmeyeceksiniz’’, ‘’Tütün ekmeyeceksiniz’’ demişlerdi. Şimdi de parmaklarını sallıyorlar ve bize ‘’Pancar üretmeyeceksiniz’’ diyorlar. Ve anlaşılıyor ki bu 3.5 saatlik görüşmede meydanlarda ‘Ey Amerika’ diyenler, kapının arkasında ‘Ne vereyim abime, affet' demişler. Şimdi bunu verme niyetindeler, fakat engelleyeceğiz."

"İDARECİLERİN KENDİLERİ SABIKALI"

Bir şeylerin karşılığında  pancar fabrikalarının özelleştirilmek istendiğine vurgu yapan Akalın, "Neyin karşılığında bu kararı verdiniz kardeşim? Bir al-ver yapıyorsunuz, neyin karşılığında veriyorsunuz. Bir Zarrab dosyaları sallıyorlar hatırlıyorsunuz değil mi? Bir sallıyorlar, bizimkiler içeride karışıyorlar. Hep beraber izliyoruz. Bakın Türk Devleti bugün cepheden bir taarruz altında, fakat ana sorun şu ki Türk Devleti’nin idarecilerinin kendileri sabıkalı olduklarından dolayı zafiyet içerisindeler ve bunların karşısında diz çöküyorlar. Yaşadığımız gerçeklik budur. Bu gerçekliği tasfiye etmeden başka bir doğruya erişemeyiz" ifadelerini kullandı.

"NİŞASTA BAZLI ŞEKER BİRÇOK HASTALIĞIN SEBEBİ"

Nişasta bazlı şeker şurubu için Sağlık Bakanlığının  8 seneden sonra profesörlerini topladığını ve 12 bilim adamının  dünyadaki tüm gelişmeleri incelediğini  belirten Akalın, "Prefosörler, mısır şurubunun kanser başta olmak üzere kısırlıktan obeziyete kadar birçok hastalığın sebebi olduğunu ifade ediyorlar. Daha sabah buraya gelirken haberlerde gördüm, Türkiye’de son on yılda obezite %40 artmış. Gizli şeker hastası sayısı 11 milyona ulaşmış. Yani burada yaşadığımız sorun sadece Türk Çiftçilerinin sorunu değildir. Türk Çiftçisi 16 yıldır bunlarla mücadele ediyor ve bundan sonra da mücadele edecek. Fakat burada 80 milyonu ilgilendiren bir konuyla karşı karşıyayız. Bu küresel saldırıya karşı dur diyebilmek bir millet iradesidir. Bu acizler bunları söyleyemiyorlar. Eğer bugün fabrikamız özelleştirilirse, bizi nişasta bazlı şuruba muhtaç ederlerse 10 sene sonra otobüslerle hastanenin onkoloji bölümüne insanlar taşımak zorunda kalacağız" dedi

"10 SENE SONRA BU MİLLET ÇOCUK YAPAMAZ HALE GELECEK"

Eleştirilerini AK Parti Genel Başkanı R. tayip Erdoğan'a yönelten Akalın, konuşmasına şöyle devam etti:  "Ey Tayyip Erdoğan, her bölgede bağırıyorsun ya ‘’Üç çocuk, üç çocuk’’ diye. Sen bu fabrikaları satarsan emin ol 10 sene sonra bu millet çocuk yapamaz hale gelecek senin yüzünden. Bakın bu öyle basit bir taarruz değil.  Fruktoz bazlı şeker  beyinde tokluk hissi  oluşturmuyor.  Obezitenin kökü buralardan geliyor. Bu 14 fabrikayı velev ki sattınız, gerekçeniz şudur budur ben bütün temel hikayeleri geçiyorum. Buradan elde edeceğin gelir senin sarayının 6 aylık giderine yetmiyor be! Bütün bu fabrikadan elde edilecek gelir, yıllık bütçeden sarayına ayırdığın paranın yarısı etmiyor. Şimdi demek ki mesele ekonomik bir mesele değil. Bakın Avrupa ülkelerinde nişasta bazlı şeker yasak. Fransa, Hollanda, İngiltere, Yunanistan kullanmıyor. Yunan’ın milletine yedirmediğini, Alman’ın milletine yedirmediğini, Fransız’ın milletine yedirmediğini sen niye bize yedirmek için ısrarla uğraşıyorsun. Bugün Avrupada tüketilen nişasta bazlı şekerin %40’ını bize tükettiriyorlar. Yaşadığımız realite bu"

"BUNLAR TÜRK ÇİFTÇİSİ’NİN DİRENİŞ KALELERİDİR"

Biz bir farkındalık yaratmak için burada ön bir başlangıç yaptık.  Şimdi sözü onlara vereceğiz, onlar yürüyecek biz onların arkalarında yürüyeceğiz. Bu herhangi bir basit özelleştirme değildir. Burada kronik bir muhalefet sorunuyla karşı karşı değiliz. Burada bir yaşam sıkıntısı ile karşı karşıyayız. Buna karşı evlatlarımızın geleceğini korumak anlamında direnmemiz lazım. Bu fabrikalar herhangi bir fabrika değildir. Bunlar Türk Çiftçisi’nin direniş kaleleridir.  Geçen tarımsal desteklerden bahsediyor diyor ki; ‘300 koyun vereceğiz, sizleri şehirlerden ve kasabalardan geri yollayacağız. Bu kıyağımı da unutmayın’’. Ağa bize babasının çiftliğinden verdi ya, ‘Bu kıyağımı da unutmayın’ diyor. Ardından Tarım Bakanı açıklama yapıyor diyor ki; ‘500 bin tane koyun vereceğiz’. 500 bini 300’e böldüğümüz zaman, bunlar bin 666 kişiye koyun verecekler. Türkiye’de 80 il var, il başına 20 üreticiye koyun verecekler demektir. En az bunun yüzde 60-70’i yandaş kontenjanın olur. Bunlardan koyun bekleyeceğinize gidin bir Milli Piyango bileti alın yemin şart olsun çıkma şansı daha yüksek"

"TÜRK ÇİFTÇİSİ’NE TAM 89 KATRİLYON BORÇLULAR"

Bir yasa çıkardılar, dediler ki tarımsal destekler için Gayri Safi Milli Hasıla’nın %1’inden aşağı destekleme olmayacak. Geçen gün biz bir hesaplama yaptık, ilçe başkanlarımız da bunu basın açıklaması olarak verdiler. Bugün bunlar Türk Çiftçisi’ne tam onların kendi rakamlarıyla 89 katrilyon borçlular. Peki Türk Çiftçisi’nin bankalara borcu ne kadar? O da 88 katrilyon. Ortada sistematik bir tarımsal tasfiye vardır ve bu tasfiyeye karşı direnmek bizim için bir milli sorumluluktur. Bu bir politik mücadele değildir. Bu ülke üreten, özgür ve hür insanların ülkesi olduğu sürece özgür yaşam kaynağı oluşturabilir. Dediğim gibi bu bizim için bir parti faaliyeti olmaktan öte bir farkındalık oluşturma süreciydi, bu süreci de başlattık. Bundan sonra Trakya’nın tüm hücrelerinde bu konunun takipçisi olacağız"

Haber: Asim YAVUZ

Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Arçelik çalışanlarının yüzü güldü

Arçelik çalışanlarının yüzü güldü

07-02-2024 - Ekonomi

Zayiatları azaltıyor

Zayiatları azaltıyor

13-12-2021 - Ekonomi