Bu ayki meclis toplantısında yaşananlara bir mana vermeye çalışıyorum. Söz konusu olan 211 metre kare arsa. Ne var ki bu arsanın Yıldızkent’te ana caddeye cephe olması tartışmaların fitilini ateşlemeye yetti.
Olaya objektif bakıldığında Akın Yılmaz’ın söylediklerinin hiçte anormal olmayıp bilakis gayet mantıklı olduğu düşünülebilir. Öyle ya, en fazla yüz bin liraya satılması düşünülen bu arsaya bir çok insan gözü kapalı bir şekilde 3 yüz ya da 4 yüz bin lira verebilir. O zaman kalkıpta bu arsayı 100 bin liraya satmak elbette ki hata olur.
Akın Yılmaz cephesinden bakıldığında meclisin seyrini değiştiren 211 metre karelik arsanın değerinden daha düşük fiyata satılmaması gerekmektedir. Ancak mahalle ve caddenin konumu esas alınarak arsaların değeri emlakçılar derneği tarafından belirlenmektedir. Bu bedel de aynı arsanın gerektiğinde satış, gerektiğinde ise istimlak bedeli olmaktadır. Bu yönü ile de Başkan Mandalı haklı konumda bulunmaktadır.
Bu biraz da Nasreddin Hoca’nın fıkrasına benzedi. Kadılık yaptığı zamanda birbirinden şikayetçi olan iki kişinin davasına bakan Nasreddin Hoca, birinci kişiyi dinledikten sonra:
-Efendi sen davanda haklısın, der.
Sıra diğer vatandaşa gelir. Hoca o kişiyi de dinledikten sonra:
-Efendi sen de haklısın deyince, orada bulunan hanımı dayanamayarak Hoca’ya şöyle der:
-Hoca bu nasıl dava, davalıya da, davacıya da haklısın diyorsun.
Hoca eşine dönerek:
-Doğru dersin Hatun, galiba sende haklısın, diye cevap verir.
Meseleye kanun çerçevesinde açıklık getiren İbrahim Erkal, ilgili maddede; arsanın belediye tarafından satılabileceğini ortaya koydu. Ancak mesele arsayı belediyenin satıp, satamayacağı değildi. AK Parti Gurubu arsayı satmaktan ziyade belediyenin inşa ettikten sonra satmasından yana tavır sergiledi. Yani en fazla 100 bin liraya satılması öngörülen arsa üzerinde sadece bir dükkanın değerinin 1 milyon civarında olabileceğini, ayrıca söz konusu arsaya bir çok esnafın 5 yüz bin TL verebileceğini, bununda belediyeye küçümsenmeyecek bir kaynak olacağını ifade etmeye çalıştı.
Belli ki, hem AK Parti Gurubu hem de H. İbrahim Erkal bu ayki belediye meclisi toplantısına iyi çalışmışlar. Bu güzel bir tablo. Ancak meselenin muallakta kalmaması gerekirdi. Gönül isterdi ki başkan ya da Erkal, belediyenin herhangi bir arsa üzerine dükkan ve daire inşa etme işine girmesinin mevzuata aykırı olduğunu, şayet mevzuatta buna izin verilmesi durumunda bunun belediye açısından zor olacağını izah etmiş olsalardı. Böylesine bir davranış meclis çalışması bakımından çok daha verimli olurdu.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Elbette ki her işte halkın menfaati esas alınmalıdır. Ancak bu yapılırken de işler daha fazla sorun haline getirilmemelidir. Şimdiye kadar belediye hisseleri hissedarına satılırken, bu gün 211 metre kare arsanın farklı bir uygulamaya tabi tutulması, bundan sonraki meclis toplantılarını kısır çekişmelere yönlendirmiş olacaktır. Diğer taraftan hissedarları da haklı olarak hukuki bir mücadele ile karşı karşıya bırakmış olacaktır. Ahmet ya da Mehmet, arsanın hissedarı kimse, satın alma hakkı da mutlak surette o kişiye aittir.
Yapılması gereken şey, fiyat belirlemede çok daha adil davranıp, mevzuat çerçevesinde hareket etmektir. Belediye hisselerini satmamak ya da inşa ettikten sonra satma fikri, meseleleri Arap saçına çevirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu da belediyeyi şeffaf olmaktan ziyade şaibeli pozisyona düşürmüş olacaktır.