Güncel
Giriş Tarihi : 26-01-2020 07:45   Güncelleme : 26-01-2020 07:45

Kızılderililer Anladı, Bunlar Anlayamadı

Saadet Partisi Tekirdağ il Başkanı Feti Pehlivan gündeme dair değerlendirmelerde bulundu

Kızılderililer Anladı, Bunlar Anlayamadı

Saadet Partisi Tekirdağ il Başkanı Feti Pehlivan gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Dünya'da son bir yılda doğalgaz fiyatlarının %50'den fazla düşerken, Türkiye'de %50'den fazla zamlandığını ifade eden Feti Pehlivan, "Bunun cevabını hükümetin vermesi icap eder, bu nasıl bir mantık olduğunu açıklaması lazım. Hükümet vergi ve zamdan başka bir şey bilmiyor.  Yıllardır söylüyoruz; asfalt ve beton kayın doyurmaz. Kızılderililer bunu 300 yıl evvel anlamış ama bizimkiler henüz anlayabilmiş değil. Ekonomi bu kadar dar boğazda iken; insanımızın sırtına bir de fazladan bu zamları yüklemek insafsızlıktır." ifadelerine yer verdi.

TEMA Vakfı Başkanı, Hayrettin Karaca'ya Allah'tan rahmet dileyen Pehlivan, açıklamasının devamında Bilim ve Sanat Vakfına kayyum atanması konusuna temas etti. Ülkenin badireli bir döneme girdiğini ifade eden Pehlivan, "Dün birden bire aniden bir kararla, ülkemizde önemli bir vakfa kayyum atandı. 1986 yılından beri faaliyet gösteren bir vakfa kayyum atanmasını emin olun aklın alması mümkün değil. Bu vakfın kurucuları arasında eski başbakanlarımızdan birisi de var. Şimdi birden bire, bu vakfın bir üniversite ile ilgisi var diye, oraya da kayyum atanıyor." ifadelerine yer verdi.

"ENDİŞEYE SEVK EDİYOR"

Vakıfların çok önemli kuruluşlar olduğunu hatırlatan Pehlivan, "Bir bilim ve sanat vakfı olarak tanınan vakfın kayyuma teslim edilmesi, ne adaletle, ne demokrasiyle bağdaşması mümkün değildir. Ümit ediyorum ki; bu karar kısa zamanda düzeltilir. Çünkü, bu kararları birileri alıyorsa; ya cumhurbaşkanının talimatıyla alıyor, ya da ona kıyak çekmek, onun yanında gözükmek için alıyor. Adalete müdahale zaten ediliyor. Bu karar çok üzücü, çok endişe vericidir. Bu bizi başka kararlara öncülük edeceği için endişeye sevk ediyor." ifadelerini kullandı.

"DEVLETİN BAŞINDAKİ KİŞİLER HAKİM DEĞİLDİR"

Metin İyidil ile ilgili kararlar konusuna da temas eden Pehlivan, şunları söyledi: "BU karar Türkiye'yi sarstı, adalete olan güven sarsıldı. 1. derece mahkeme delilleri inceliyor ve mahkumiyet kararı veriyor. Ardından İstinaf Mahkemesi'ne gidiyor. Bu mahkeme kendisinden önce verilen kararı bozmakla kalmıyor, beraatine ve tahliyesine karar veriyor. Ardından HSK devreye giriyor, bu hakimlerin aldığı kararı bozuyor, hakimleri de başka yerlere tayin ediliyor. Arkasından da Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor; ''ben talimatı verdim zaten'' diyor. Kararlar doğrudan doğruya Cumhurbaşkanlığı tarafından alınıyor! ''Bu mahkum edilecek'' deniliyor; mahkemeler ''emredersiniz'' diyor, mahkum ediliyor. ''Bu beraat edecek'' deniliyor; mahkemeler ''emredersiniz'' diyor, beraat ettiriliyor. Olmadı; ''görevden alacaksınız'' deniliyor, görevden alınıyor. Emin olun; ancak 3.sınıf derebeyliklerde mahkemeler böyle işler. En azından bu görüntü verilmemeliydi. Şimdi herkesin zihni karıştı. Artık hakimler, verdikleri kararda ne yapacaklarını şaşırdılar. Hukuk devletinde devletin başındaki kişiler hakim değildir, mahkeme kararlarına müdahale edemezler, etmemelidir. Şimdi bizi ülkemizi hukuk yönünden nasıl tanımlayacağız?"

"MEMLEKETTE FİKİR VE İNANÇ HÜRRİYETİ KALMAZ."

Türkiye'de hukuksuzluğun devam ettirildiğini belirten Pehlivan, açıklamasına şu ifadelerle devam etti: "Melek Çetinkaya, oğlu müebbet cezası alan bir harbiyeli askeri öğrencinin annesi. Sesini duyurmak, evladı için adalet aramak için çırpınan bir anne. Cumurbaşkanı'nın ''Üstü ihanet, ortası ticaret, altı ibadet'' tespiti ne oldu? 19 yaşındaki bir askeri öğrencinin hainler sınıfına konulmasını aklım almıyor. Bu mümkün değil. Öğrenci, emir-komuta zincirine yeni giriyor, ''silahını al, çık'' denildiği zaman; o öğrenci silahını alıp çıkmak zorunda. Şimdi siz o yaştaki öğrencileri hainler sınıfına koyarsanız; bu ülkede hain olmayan kimse kalmaz. Karar alma yetkileri olmayan öğrenciyi siz, ülkeyi yok etmek için ihtilale teşebbüs etmekle suçluyor, hapse atıyorsunuz. Arkasından annesi; ''bu böyle olmaz, haksızlık, bunu bir defa daha gözden geçirin, yazıktır, günahtır'' demesini içlerine sindiremediler. Meclis'e gittiler, orda tartaklandılar, bir başka yerde aynı şekilde gözaltına alındılar. Hakikaten içim parçalanıyor. Anayasa'nın 34. maddesi çok açık: '' Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.'' 3-5 kişi bir yerde toplandığı zaman, siz onları tartaklarsanız; bu memlekette fikir hürriyeti, inanç hürriyeti kalmaz."

"ASKERİ DEĞİL, DİPLOMATİK VE SİYASİ ÇÖZÜM"

Hükümetin dış politikasını da eleştiren Pehlivan, "Bildiğiniz üzere; bölgemiz ve yakın coğrafyamızda son günlerde sıcak gelişmeler yaşanmaktadır. Libya'da yaşanan son gelişmeler, dünya genelinde de yakından takip edilmektedir. Çünkü Libya, Libya'dan ibaret değil. Suriye'nin Suriye'den ibaret olmadığı, Irak'ın Irak'tan ibaret olmadığı gibi. Dünyada, kriz alanlarının ve gerginliklerin giderek artması nedeniyle ciddi bir güvenlik kaygısı yaşanmaktadır. Biz bugüne kadar, tırmanan bu gerginliklerin daha fazla büyümeden, sükunetle, aklı selimle, diyalog ve diplomasi yoluyla çözüme kavuşması gerekliliğini ifade ettik. Askeri çözümün değil, diplomatik ve siyasi çözümün aranması için onlarca defa çağrıda bulunduk." diye konuştu.

HER ŞEY BİZ YAŞARKEN OLDU

Pehlivan, açıklamasına şöyle devam etti: "Berlin'de yapılan zirve herkesin dikkatini çekti. Fakat unutulmamalıdır ki; İslam dünyasında kalıcı barış, Berlin Zirveleri'yle, Washington Konferansları ile değil; İstanbul'un, Bağdat'ın, Şam'ın, Tahran'ın bir araya gelmesi ile sağlanır. Ümit ediyorum ki; Suriye'de yaşanan acı tecrübelerden, başta siyasiler olmak üzere, tüm insanlık dersini almış olsun. Milyonlarca insanın kanı üzerinden siyaset yapmaya kalkışmanın nelere mâl olduğunu umarım herkes anlamıştır. Hiç kimse artık; eşini, çocuğunu, anasını-babasını kaybeden, evinden, ülkesinden göç etmek zorunda kalan milyonlarca masumu görmezden gelemez. Başta ülke yöneticilerimiz olmak üzere, hiç bir ülke, hiçbir siyasi; ''ben masumum'' diyemez. Her şey biz yaşarken oldu. Yaşananlar tüm dünyanın gözleri önünde yaşandı. Artık herkesin durup bir kez daha düşünmesi ve bu anlamsız çatışmalara, kavgalara bir son vermesi gerekiyor. Bunun vakti geldi de geçiyor bile. Temennimiz; başta bölgemiz ve yakın coğrafyamız olmak üzere; dünyada yaşanan çatışmaların, diyolog ve müzakere zemininde çözüme kavuşmasıdır. Bu vesileyle; en sağlıklı yolun diplomatik ve siyasi çözüm yollarını aramak olduğunu bir kez daha ifade ediyorum."

"FATURALAR CEP YAKIYOR"

"Bugün ülkemizde en ciddi problem adalet ve ekonomik gelişmelerdir. Artık insanımız geçinemiyor, evine ekmek götüremiyor, çocuğuna okul harçlığı veremiyor. Elektirik ve doğalgaz faturaları da can yakar hale geldi. Geçen senelerde 300-400 lira gelen faturalar bu sene 500-600 liraları bulmuş durumda. İnsanlar sosyal medyadan paylaşıyor, birçok kişiyle konuşuyoruz; 800-1000 lirayı bulan faturalar var. Yazıktır, günahtır. Dünya'da son bir yılda doğalgaz fiyatları %50'den fazla düşerken, her ne hikmetse ülkemizde %50'den fazla zam geldi. Bunun cevabını hükümetin vermesi icap eder, bu nasıl mantık? Bunun sebebi var; bütçeyi denkleştiremedi bu arkadaşlar. Vergi, zam. Başka bir şey bilmiyorlar. Yıllardır söylüyoruz; asfalt ve beton kayın doyurmaz. Kızılderililer bundan 300 yıl önce anlamış, bunlar daha anlayamadı. Ekonomi bu kadar dar boğazda iken; insanımızın sırtına bir de fazladan bu farkları yüklemek insafsızlıktır. TÜİK'in geçen aylarda yaptığı son bir araştırmaya göre de; ortalama elektrik ve doğalgaz fiyatları, geçen yedi yılda yüzde 60 ila yüzde 130 artış gösterdi. Kamuda yapılan israfın, gösterişin faturası milletimize kesiliyor. İktidara sesleniyorum; başta gıda fiyatları olmak üzere hayat pahalılığıyla mücadele eden insanımız, şimdi de faturalar ile mücadele etmeye çalışıyor. Gelin insanımızın sırtındaki bu yükleri hafifletin, kendi yanlış  politikalarınızın faturasını millete ödetmeyin."

"YAZIKTIR, ALLAH'TAN KORKUN"

"İnsanımız faturasını, kirasını ödeyemez, evini geçindiremez durumda iken, iktidar varsa-yoksa Kanal İstanbul türküsü söylemeye devam ediyor. Biz bu arkadaşlara bir türlü anlatamadık, işin acı tarafı aslında anlıyorlar da işlerine gelmiyor. Varsa-yoksa beton, asfalt, gökdelen, rant! İşte Yavuz Sultan Selim Köprüsü! Geçtiğimiz günlerde açıklandı; köprüden yine yeterli araç geçmediği için hazineden şirketlere ödenecek miktar, 2019 yılı için toplamda; 3 milyar lirayı geçiyor. Yazıktır, Allah'tan korkun. Milletimizin paraları, ülkemizin kaynakları nereye, kimlere gidiyor? Bu konuda karneniz ortada, hal böyleyken şimdi de tutturdular Kanal İstanbul! Kimler, nerelerden arsa almış, onlar da bir bir ortaya çıkıyor işte! Bugüne kadar aldığınız rant odaklı kararlar, attığınız yanlış adımlar bizi hep çıkmaz bir sokağa getirdi. Açlıktan ölen, geçinemediği için intihar eden insanların olduğu bir ülkede, bir avuç kaymak tabaka için, birileri rant elde edecek diye kaynaklarımızı betona, asfalta gömmeye devam ediyorlar. İnsanlarımızın geçinemiyoruz feryatlarını duymazdan gelip, her gün ekranlarda; siyasiler, iktidara eklemlenmiş yazar, çizerler, kürsülerde koro halinde Kanal İstanbul türküsü söylüyorlar. Tam bir ''cambaza bak cambaza'' oyunu sergilenmektedir. Milletin onlarca derdi varken; kamuoyunu böyle suni gündemlerle meşgul etmeyi artık huy edindiler. Bu kısır tartışmaların, kim çay dağıtıyor, kim süt dağıtacak gibi absürt çekişmelerin kimseye faydası yoktur."

"ALLAH AKIL, FİKİR, İZAN VERSİN"

"Ne zaman bu suni gündemleri bir kenara bırakıp, gerçek meselelerimize eğilirsek; işte o zaman babalar evine giderken rahatça çayını da alır, anneler çocuklarına istedikleri marketten istediği sütü de alır. Bizim konuşmamız gereken konular işte bunlardır. Faturasını ödeyemeyen, çocuğunun, torunun istediğini alamayan, geçinemeyen insanlarımıza, her gün hayat mücadelesi veren emeklilerimize, işçilerimize, memurlarımıza, işsizlerimize, yarınlara dair umudunu yitirmiş gençlerimize, sabah-akşam; Kanal İstanbul'un ve üzerinden yeteri kadar araç geçmeyen köprülerin faziletlerini anlatıyorlar. Allah akıl, fikir, izan versin."

"TAM BİR KEŞMEKEŞ"

"Yarıyıl tatili vesilesiyle eğitimcilerimizin problemlerine, taleplerine de değinmek istiyorum. Ne yazık ki; diğer tüm alanlarda olduğu gibi eğitim konusunda da tablo hiç iç acı değil. Tam bir keşmekeş. Öğrencilerimizin, velilerinin ve eğitimcilerimizin problemleri, yaşadığı sıkıntılar giderek derinleşiyor. Hedefler bir türlü gerçekleşmiyor. Eğitim çalışanlarının sorunları bir türlü giderilmiyor. Köklü sorunlara, kalıcı çözümler üretmek yerine problemlere makyaj yapılarak örtülmeye çalışılıyor. Sözleşmeli öğretmenlerin kadro ve eşit haklar beklentisinin karşılanmaması, -3600 ek gösterge artışı sözünün gereğinin yerine getirilmemesi, öğretmen atama ve yer değiştirme süreçlerine ilişkin bir sistemin oluşturulmaması gibi pek çok sorun çözüm bekliyor."

''BİR ÖĞRETMEN, BİR NESİL'' DEMEKTİR

Bunların yanı sıra; ücretli öğretmenlik garabeti, öğretmene karşı giderek artan şiddete karşı etkin ve caydırıcı bir adım atılmaması, öğretmen açığı ve bir türlü ataması yapılmayan öğretmenler, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, eğitimin denetim ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi gibi konularda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir. Öğretmenlerin görev, yetki, hak ve sorumluluklarının belirlendiği, mesleki gelişim ve kariyer basamaklarının ve iş güvencelerinin tanımlandığı, öğretmene destek niteliğinde bir meslek kanunu bir an önce çıkarılmalıdır. Sözleşmeli öğretmen'' kavramı tarihe karışmalıdır. Bu model, öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, eğitimde verimliliği düşürmektedir. Sözleşmeli öğretmenlikten bir an evvel vazgeçilmeli, öğretmenlerimizin tümü kadrolu istihdam edilmelidir. 3600 ek gösterge vaadi konusunda henüz hiçbir somut adım atılmadı. Eğitimcilere karşı şiddeti önleyecek, eğitimcinin itibarını daha da artıracak, konumunu güçlendirecek, onu tehlikelere karşı koruyacak yasal düzenlemelerin yapılması artık kaçınılmazdır. Unutulmamalıdır ki; ''bir öğretmen, bir nesil'' demektir. Bu nedenle; geleceğimizin teminatı gençlerimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin ve tüm eğitim çalışanlarımızın problemlerini dile getirmeyi, çözüm yollarını aramayı bir vazife olarak görüyoruz. Ümit ediyoruz ki; iktidar da, eğitimcilerimizin, eğitim sendikalarının ve bizlerin dile getirdiği bu ve bunun gibi onlarca çözüm bekleyen konularda gerekli adımları bir an evvel atar."

AdminAdmin