Güncel
Giriş Tarihi : 18-07-2019 08:07   Güncelleme : 18-07-2019 08:07

"Hedef Açlık Sınırı Değil, Yoksulluk Sınırı Olmalıdır"

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Hak-İş’in 14

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Hak-İş’in 14.Olağan Genel Kurulunda çalışanlara yapılacak zam ve asgari ücret konularında değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu, "Ben dikkat ediyorum, bizim toplu sözleşmelerimizin hiçbirinin içinde yoksulluk sınırı diye bir mefhum gündeme gelmiyor, herkes açlık sınırından bahsediyor, bu ne garabet. Siz ülkede yaşayacaksınız, insanların karnının doymasını yeterli bulacaksınız, ben bunu anlayamıyorum, kabul de edemiyorum" dedi.

Genel Kurulun hayırlı olması temennisinde bulunan Temel Karamollaoğlu, "Hak-İş’in 14.Olağan Genel Kurul Toplantısının hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum. Siyasi polemiğe girmeyi bu toplantıda doğru bulmuyorum ancak burada bazı nezaketsizliklerin de bu salonu dolduranların tamamına mal edilmeyeceğini de idrak ettiğimi bilmenizi arzu ediyorum" diye konuştu. "

"ADALET DEVLETİN TEMELİDİR"

Her zaman adaletin tesisinden yana olduklarını belirten Karamollaoğlu, "Adalet mülkün yani devletin temelidir. Liyakatin her zaman gözetilmesi gerektiğine inandık. İşler ancak liyakatli insanlara emanet edildiği zaman güzel yapılır. Biz hep şeffaflığı savunduk, biz her zaman yolsuzlukla, israfla mücadelenin olmazsa olmaz bir kural olduğunu dile getirdik. Ve birbirimizle olan münasebetlerimizde de güzel ahlakı benimsemeye çalıştık. Bunlar bizim prensiplerimiz. Siyasette buna her zaman fazla önem verilir mi? Onu bilemem ama biz bunu önemsiyoruz, bilinmesinde de fayda görüyoruz" ifadelerini kullandı.

"DEMOKRASİ FARKLI FİKİRLERİN GÜNDEME GELECEĞİ ORTAMDIR "

Siyasette farklı fikirlerin olmasının doğal karşılanması gerektiğine dikkat çeken Karamollaoğlu, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Siyasette elbette farklı fikirler olacaktır, sendikalarda da diğer toplum kesimlerinde farklı fikirlerin gündeme getirilmesini hainlik gibi sıfatlarla tasvip etmeyi de çok ama çok yanlış bir anlayış olarak görüyoruz, demokrasiye vurulan en büyük darbe olarak idrak ediyoruz. Demokrasi farklı fikirlerin gündeme geleceği bir ortam demektir. Yoksa “ben konuşacağım siz de benim düşündüğüm gibi düşüneceksiniz yoksa hainsiniz” demek demokrasinin hiçbir kuralına uymaz bunun da bilinmesini arzu ediyorum."

"YER ALMAMASINI HAYRETLE KARŞILIYORUM"

Hak-İş'in toplu görüşmelerde yer almamasını eleştiren Karamollaoğlu, "Milli Görüş Hareketi ile başlamıştır aslında Hak-İş’in kurulması, teşkilatlanması, bugün doruğa çıktı, inşallah daha güzel hizmetlere vesile olur. Ancak bütün konuşmalarda işçi kardeşlerimiz söz konusu olduğunda veya memurlar, hep asgari gündeme geliyor. Hakikaten burada genel başkanın da ifade ettiği gibi Hak-İş’in işçi sendikalarının toplu görüşmelerde yer almamasını hayretle karşılıyorum. Siz asgari ücretten bahsedeceksiniz, esas konu çalışanları ilgilendirecek ama işçi kardeşlerimizin temsilcilerinin burada bulunmasına imkan vermeyeceksiniz, hafsalam pek almıyor" şeklinde konuştu.

"İŞÇİNİN ÜCRETİ ALNININ TERİ KURUMADAN VERİLMELİDİR"

Karamollaoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Diğer husus bizim inancımızda çalışanın, işçinin ücreti alnının teri kurumadan verilmelidir, bu prensip olmazsa olmaz. Ancak iş geliyor peki de bu alın terinin karşılığını nasıl ölçeceksiniz? Ben burada patinaj yaptığımız kanaatindeyim."

"MİLLİ GELİR ÜRETİME DAYANDIRILMALI"

Ekonominin iki temel özelliği olduğuna vurgu yapan Karamollaoğlu, "Bir; milli gelirin artması. Biz milli gelirin üretime dayanarak artmasının sağlam bir artış olduğuna inanıyoruz. Bundan dolayı da hükumetlerin de işverenlerin de üretimi artırabilmek için büyük hamleler yaparak Türkiye’yi güçlendirmeleri gerektiğini prensip olarak benimsemelidirler diye düşünüyoruz." ifadelerine yer verdi.

"ÇOCUKLARININ İHTİYAÇLARINI GİDEREMİYORLAR"

İkinci hususun milli gelirin adil bir şekilde dağıtılması olduğunu belirten Karamollaoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: "Ancak bunun bir ikinci tarafı var; milli gelirin adil dağılımı. Nasıl anlayacağız bunu? Ekonomi de bir kaç tane ölçü var. Bu ölçülerden bir tanesi özellikle çalışanı ilgilendiren açlık sınırı, ikincisi de yoksulluk sınırı. Zenginlik sınırı değil dikkat edin! Yoksulluk sınırı. Açlık sınırı demek; eğer o ücretin altında bir aileye giriyorsa ayda orada insanlar karınlarını tam doyuramıyor demektir. Yolsulluk sınırı ise; eğer bir aile yoksulluk sınırının altında bir ücretle geçinmeye çalışıyorsa, karnı doyuyor ama bir takım istedikleri, yapmaları icap eden görevleri yapamıyorlar. Çocuklarının ihtiyaçlarını gideremiyorlar, elektriği ödemekte zorlanıyorlar, giyimde zorlanıyorlar, nakliyede zorlanıyorlar demektir"

"BU NE GARABET"

Meselenin sendika ve işverenlerle birlikte çözülmesi gerektiğine dikkat çeken Karamollaoğlu, "Ben dikkat ediyorum, bizim toplu sözleşmelerimizin hiçbirinin içinde yoksulluk sınırı diye bir mefhum gündeme gelmiyor, herkes açlık sınırından bahsediyor, bu ne garabet. Siz ülkede yaşayacaksınız, insanların karnının doymasını yeterli bulacaksınız, ben bunu anlayamıyorum, kabul de edemiyorum. Bu konu öyle bir konu ki; hem devlet hem sendikalar hem de işverenler birlikte çözmeleri icap eder. Hedef açlık sınırı değil, yoksulluk sınırı olmalıdır. Biz bunu söylediğimiz zamanda amma atıyorsun ha diyenler çıkabilir. Yok arkadaş, bu bir gerçek, bu bir ihtiyaç, bu bir zaruret" diye konuştu.

"ALNININ TERİNİN KARŞILIĞINI VERMİYORSUNUZ DEMEKTİR"

"Gelişmiş ülkeler tarif edilirken hep bu noktya bakılır. Asgari ücret dediğiniz biraz önce de ifade edildi, yüzde 3’ü-5’i ilgilendirir ama siz asgari ücrete göre bir sözleşmeye oturduğunuz zaman asgari ücrete göre fiyat belirlemeye kalkarsanız o zaman insanın alnının terinin karşılığını vermiyorsunuz demektir. Çünkü alnının teri onun bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir noktada ona ücret vermekle sağlanır, karnını doyurarak değil sadece."

"EL İNSAF YAHU EL İNSAF"

Onun için ben sendikalı kardeşlerimize de sesleniyorum, hükumet temsilcilerine de. Bu meselenin değişmesi gerektiğine inanıyorum. “Efendim biz 15 sene 20 sene, asgari ücreti her zaman açlık sınırı ile mukayese ederek tespit ettik.” El insaf yahu el insaf! “Efendim peki öbürüne yoksulluk sınırı  nasıl ulaşacağız, şuanda açlık sınırı 2200 lira civarında tam rakam daha farklı bir rakam olabilir, yoksulluk sınırı ise 7 bine dayandı, 3,5 misli, sen aklını mı oynattın derler bana. Biliyorum ve diyorlar da."

"BÜYÜK İŞSİZLİK SORUNLARI İLE KARŞI KARŞIYA KALACAĞIZ"

"Arkadaş ben aklımı oynatmadım ben gerçeği söylüyorum. Asgari ücret eğer her sene enflasyondan arındırılmış olarak yüzde 7 artırılmış olsa, on senede asgari ücret yüzde 100 artar iki misline çıkar. Yüzde 5 artsa, 14-15 senede iki misline çıkar. Şuanda biz iki binleri değil, yüzde 5 artırsaydık, 4500-5000’leri konuşuyor olurduk. Şunu işverenler de bilmeli, sendikalar da, devlet de bilmeli; teknoloji öyle bir gelişiyor ki giderek aynı işi yapmak için daha az sayıda insan istihdam etmek zorunda kalacak Türkiye, bütün dünya. Şimdiden tedbir almazsak yarın aklımızın ermeyeceği kadar büyük işsizlik sorunları ile karşı karşıya kalacağız."

"TOPYEKÜN BİR ARTIŞ MEYDANA GELECEK"

"Çözüm nerede? Çözüm asgari ücreti açlık sınırında tutarak değil, yoksulluk sınırına çıkararak başlar. Neden? Çünkü üretim talebe göre artar. Talep demek; çalışanın cebine onun ihtiyacını giderecek kadar para koymak demektir. Bu bizim gündemimizde olmalı, işveren de bunu bilmeli, sendika da bilmeli, devlet de bilmeli. Bu talep artmazsa, Türkiye’de ekonomi canlanmaz. Yani işveren korkmamalı bundan. Çünkü evet kendi fiyatları artıracak, yükselecek ama talep arttığı için topyekün bir artış meydana gelecek. Tabi bu uzun uzun konuşulacak bir mesele ama ben en azından bu noktaya dikkatlerinizi çekmeyi bir görev olarak bildim. Hepinize teşekkür ediyorum. Bu kongrenin hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum. Saygılar sunuyorum efendim."

AdminAdmin