Güncel
Giriş Tarihi : 03-08-2016 13:48   Güncelleme : 03-08-2016 13:48

HAYIRLI OLAN

Çevresinde zahit olarak bilinen bir adam  "Her şey Allah'tandır, her şey Allah'tan" diye mırıldanarak sokakta  dolaşırken, kendini bilmezin biri ansızın ensesine bir tokat atıverir

HAYIRLI OLAN
Çevresinde zahit olarak bilinen bir adam  "Her şey Allah'tandır, her şey Allah'tan" diye mırıldanarak sokakta  dolaşırken, kendini bilmezin biri ansızın ensesine bir tokat atıverir. Neye uğradığını şaşıran derviş arkasına dönüp baktığında densiz: -Her şey Allah'tandır, her şey Allah'tan" diyerek kendisi ile alay eder. Adamın alaycı halini gören derviş çok fazla aldırış etmeyerek şöyle der: -Ben bu tokatın Allah'dan olduğunu biliyorum ancak bu iş için hangi deyyusu aracı ettiğini merak ederek dönüp arkama baktım, demiş. 15 temmuz akşamından sonra çok şeyler söylenip, yazıldı. Söylenilenlerin bir çoğu doğru olmakla birlikte daha farklı nedenler üzerinde yoğunlaşılması gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü  15 Temmuz akşamında yaşadıklarımız öyle birkaç Amerikan asıllı diplomat ve himmete muhtaç cemaatin gerçekleştirebileceği bir eylem değildi.  Türkiye Büyük Millet Meclisinin bombalanması, halka insafsızca ateş açılması ve Arap baharının nihai hedefinin  Türkiye olduğunu düşünenler, kalkışma harekatında ABD, İngiltere ve Almanya'nın da parmağının olabileceğini göz ardı etmemelidirler. Asıl önemli olan ise darbe girişiminden bekledikleri sonucu alamayanların farklı eylem türleri ile Türkiye'de başlatılan kaos ortamının devam etmesini sağlamaya çalışacaklardır. Darbe girişimi sonrasında paralel yapı denilerek kalkışmada başka unsurları görmezlikten gelmek çok büyük acıların   yaşanmasına  neden olabilir. Darbe girişiminde asıl faktör cemaat yapılanması olmakla birlikte bunların hangi devletlerle işbirliği yaparak eylemi gerçekleştirdiği tespit edilmelidir. Jet uçaklarının üslerinden kaldırılarak TBMM’ni bombalaması bir meczubun emri ile gerçekleştirilecek eylemler değildir. Doğrudan Türk Milletini hedef alan bu harekatın temelinde çok daha şaşırtıcı faktörler çıkacağı düşüncesindeyim. Yaşanan milli buhran 79 milyon insanımızın sağduyulu tepkisi sonucunda bertaraf edilmiştir. Böylesine vahim olaylarda insanımızın derinden yaralanmasının nedeni ihanetin en güvenilir makamlara atananlar tarafından gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak gördük ki söz konusu bayrak ve vatan olunca milletimizin önünde hiçbir kuvvet duramamaktadır. Millet sağduyulu ve aklıselim olmasına oluyor da devleti idare edenlerin hala ABD ve onun gibi düşünen devletleri müttefik olarak kabul etmesini anlamak zor. Bu kadar net ve açık  bir saldırıya rağmen  delil bekleyen ABD’ye iltifat edilmesine, ondan medet umulmasına mana veremiyorum. ABD değil de yanı başımızda ki Suriye ya da İran’ın kaprislerine katlanmayı anlayabilirim ama bir başka kıtada ki bir devletten  külfetten başka ne umulabilir ki? Türkiye samimi ilişkilerle yaklaşıyor olsa da ABD’nin Fetullah Gülen’i vermeme yönünde ki tutumu, Almanya’nın küstahça ambargoları yan yana getirildiğinde kalkışma harekatının bazı  devletlerin desteği olmadan yapılamayacağına  işaret etmektedir. Kaldı ki darbe girişimi düşündüğümüz gibi ABD destekli ise Gülen'in iadesini de unutmak gerekir. Meseleye diğer bir yönden bakıldığında Gülen'in iadesinin ülkeye daha farklı sıkıntılar yaşatacağıdır. Pkk'nın siyasallaşması, uluslararası hüviyete bürünmesi, terörist başının şartlı iadesi ile işlerlik kazanmadı mı? Aynı sarmalın cemaat ile yaşanması Türkiye'ye çok şeyler kaybettirebilir. Zira henüz ABD, Gülen'i iade edeceğini dahi söylememişken adil yargılama şartını dillendirmesi çok uzun yıllar sürecek bir musibetle yüz yüze kalacağımıza işaret etmektedir. Kanaatimce Gülen'in sürekli sanık koltuğunda kalması iade edilmesinden, ABD'nin aynı safta yer alması, kendisini müttefik olarak lanse etmesinden çok daha hayırlıdır.
AdminAdmin