Ankara Garı’nda meydana gelen patlama yeni baştan bir çok şeyin sorgulanması gerektiği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Patlama, daha önce yaşanmış benzer olaylarla ilişkilendirildiğinde aynı olayların defaten yaşanacağını akla getirmektedir. Aslında bu patlama sıradan bir eylem de değildir. Ülkemizin seçim sürecinde bulunması, sonuç almaya yönelik terörist odaklara düzenlenen operasyonlar ve Arap Baharının geldiği aşama bütün bir şekilde mutaala edilmelidir.
‘Kurt dumanlı günü beklermiş’ diye bir söz vardır. Yaşanan vahim olay zamanlama bakımından bulunmayacak bir ana denk getirilmiş. Ortadoğu’da Arap Baharı ile başlatılan projenin mimarları artık piyonların işinin bittiği ve kendilerinin sahnede boy göstermesini mecburi hale getirmeye çalışıyorlar. Bunu çok afaki bir cümle olarak telakki etmeyin. İşte Rusya’nın Suriye topraklarını kullanma şekli.
Görünen tabloyu okumaya devam ettiğimizde Uluslararası arenada Kürt Devletinin kurulması yönünde eğilim olduğudur. Türkiye’nin her ne kadar da Kürt Devleti projesine karşı çıktığı görünüyor olsa da aslında bu devletin varlığını harita üzerinde ilk kabul eden ülke Türkiye olmuştur.
– Nereden çıktı bu iddia diye şaşırmayın beyler!
Bunu iki yıl evvel de aynı sütunlarda yine yazmıştık. Avrupa devletlerinin Irak ya da Libya’da ki halkın antidemokratik yönetimle idare edilmesi umurlarında bile değildir. Onların amacı söz konusu bölgede Kürt Devleti topraklarının, tespit, tayin ve tescilidir.
Arap Baharı adı altında çizilen kara tablo ile Lübnan, Ürdün, Suriye ve Irak topraklarının Türkiye’ye yakın bölgeleri bu devlet için tahsis edilmiştir. Ancak bu oyunu bozan şimdilik Rusya olmuştur.
Şayet Türk Hükümeti komşu ülkelerin siyasi ve coğrafi bütünlüklerinin bozulması yönünde akla hayale sığmayan katkılar sunmamış olsaydı bu gün PYD, PKK, CHKP, IŞİD ve daha bir çok illegal örgüt sadece Türkiye’nin değil, bölge ülkelerinin ortak düşmanı konumunda olacaktı. Hatta bu örgütlerin bir kısmının adı dahi olmayacaktı.
Komşu ülkelerin bozulan devlet yapıları nedeni ile ortaya çıkan illegal örgütler şimdilerde emellerinin gerçekleşmesine mani olan Türkiye’yi hedef tahtasına oturtmuşlar. Bu ölçüde değerli projelerin arkasında var olan aktörler ise bir taraftan ağabeylik rolünü en iyi şekilde oynarken diğer taraftan destekledikleri illegal örgütlerle bölgede kaosun bitmemesi yönünde gayret içerisindedirler. Yoksa yüzlerce kişinin bulunduğu bir alanda elini kolunu sallayarak sıradan bir kişi o derecede güçlü bir bombayı patlatamazdı. Bu konuda güvenlik zafiyeti olmadığı söylense de ben bu hikayeleri külahıma anlatın diyorum.
Yeni kurulacak olan hükümet tarafından dış politika yeniden gözden geçirilerek, uzun vadeli programlar hazırlanmalıdır. Sınır komşularımızla ilişkiler tesis edilip, yeni bir yol haritası çizilmelidir. Libya ve Lübnan bu ilişkilerin tesisine olumlu bakacak olsa da Irak, tescillenmiş olan Kürt yönetimi nedeniyle Türkiye’nin önerilerine kulak asmayacaktır. Suriye ise içinde bulunduğu iç savaşın Türkiye nedeni ile başlatıldığını bildiğinden dolayı değil işbirliğine razı olmak bizde ki kargaşanın devam etmesi adına topraklarının bize yakın bölgesini gözden çıkarmayı dahi düşünebilir.
İşin açıkçası geldiğimiz nokta, start aldığımız çizginin de çok daha ötelerinde.
-Düzelir mi?
Düzelmek zorunda. Çünkü söz konusu olan milli birlik ve toprak bütünlüğümüzdür. Ancak bunun için istikrarlı ve geriye dönüp baktığında aldatıldık demeyecek bir hükümet olmalı ve geçmişten kaynaklanan hatalara yönelik ödeyeceğimiz bedeller olacaktır. Keşke hiç bedel ödemeden taşlar yerine oturtulabilseydi. Ancak alev topuna dönen bölge ve içimizde vuku bulan vahşice olaylar işin göründüğü kadar kolay olmayacağına işaret ediyor.