Güncel
Giriş Tarihi : 02-10-2018 18:38   Güncelleme : 02-10-2018 18:38

Feti Pehlivan: "Çare, Kendi Ayaklarının Üzerinde Durabilen Bir Türkiye'dir"

Feti Pehlivan:
Saadet Partisi Tekirdaģ İl Başkanı Feti Pehlivan, yaptığı basın açıklamasında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Basın açıklamasında Cumhurbaşkanı R.Tayip Erdoğan'ın New York temaslarına değinen Feti Pehlivan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Sekreteri, Belçika başbakanı, Japonya başbakanı ve İran Cumhurbaşkanı olmak üzere önemli liderlerle bir araya geldi. Dün de BM Genel Kurulu'nda önemli bir konuşma yaptı. Biz bu ziyaretleri ve temasları önemsiyoruz." Cümlelerine yer verdi. "İTİBARINIZ İÇERDEKİ GÜCÜNÜZ İLE ORANTILIDIR" Türkiye'nin savaşın değil barışın, çatışmanın değil diyalogun hakim olduğu bir süreç için her türlü ülkeyle temas halinde olması gerektiğne dikkat çeken Pehlivan, "Türkiye'nin menfaatleri ve barışın tesisi için farklı politikalar izleyen ülkelerin liderleri ile görüşmeler yapılmasını önemsiyoruz. Ancak bir gerçeği de ifade etmek isteriz ki; dış politikadaki itibarınız ve etkinliğiniz, içerdeki gücünüz ile doğru orantılıdır. Eğer gerçek manada caydırıcı bir gücünüz yoksa etkili bir dış politikanızda olamıyor." İfadelerine yer verdi.

" KENDİ AYAKLARININ ÜZERİNDE  DURABİLEN BİR TÜRKİYE"

Şahsiyetli dış politika için Türkiye'nin güçlü olması gerektiğine vurgu yapan Pehlivan, "Ekonominiz zayıfsa, sanayiniz dışa bağımlıysa, ileri teknoloji sahibi değilseniz, Amerika'ya 25 Defa değil 125 defa da gitseniz, BM salonlarında en güzel konuşmaları da yapsanız sonuç değişmiyor. Rotasını kaybetmiş bir gemi gibi, bir o yana bir bu yana savrulmak zorunda kalıyorsunuz. Şahsiyetli dış politika için güçlü Türkiye şarttır. Bunun adresi ise ne BM Salonları, Ne New York ne de Moskova'dır. Çare, kendi ayaklarının üzerinde durabilen bir Türkiye'dir. Çare, ayrılığı, gayrılığı bir kenara bırakıp Müslüman ve sömürülen ülkelerin güçlerinin birleştirmesidir. Çare Kriz miriz yok diyerek başımızı kuma gömmeyi bırakıp, gerçeklerle yüzleşmek ve güçlü bir ekonomi için gereken tedbirleri almaktır." Cümlelerine yer verdi.

"TÜRKİYE'DE KRİZ VAR"

Cumhurbaşkanı'nın şaşırtan bir açıklama yaptığını cümlelerine ekleyen Pehlivan, açıklamasına şöyle devam etti: "Cumhurbaşkanı 'Bizde kriz miriz yok sakın inanmayın. Bunlar manipülasyondur'  dedi. Cumhurbaşkanının dediği gibi Türkiye'de ekonomik kriz yoksa; Enflasyon neden düşürülemiyor? Türk lirasındaki değer kaybı neden engellenemiyor? İğneden ipliğe gelen zamlar neden durdurulamıyor? Binlerce esnaf neden kepenk kapatmak zorunda kalıyor? Yüz yıllık firmalar neden birbiri ardına konkordato ilan ediyor? Eğer bu ülkede kriz yoksa, oğluna okul pantolonu alamayan işsiz bir baba neden canına kıyıyor?

" ARAŞTIRMAK YERİNE GAZETECİ GÖZALTINA ALINIYOR"

İsmail Devrim'in intiharının bütün Türkiye'yi sarstığını kaydeden Pehlivan, "Bir yıldır işsiz olan baba, oğluna okulun standardına uygun pantolon alamadığı bu nedenle evladının okula alınmadığını duyunca, bunalıma girip canına kıyıyor. Bu intihar; psikolojik  denilerek geçiştirilemez. Evet bu vakıa psikolojik sebeplerden ötürü olmuş olabilir. Ama yapılması gereken bunu sumen altı etmek değil, bu babayı intihara sürükleyen psikolojik gerekçeleri ortaya koymaktır. Burada yapılması gereken bu vahim iddiayı bütün yönleriyle araştırmak ve kamuoyunu aydınlatmaktır. Peki ne yapıldı? Olayı aydınlatmak, sorumluları ortaya çıkarmak yerine haberi yapan gazeteci gözaltına alınıyor. "Neden bunu haber yaptın?” diye ifadesi alınıyor." Değerlendirmelerinde bulundu.

"ONURLARINI DA KAYBEDERLER"

İktidarın,  her eleştiriyi kendisine bir komploymuş gibi görmeyi bırakması gerektiğini kaydeden Pehlivan, açıklamasına şöyle devam etti: "Bir insanın intiharını dahi iktidara darbe girişim gibi görmek akıl karı bir iş değildir. Maalesef Türkiye'de bir korku ve baskı ortamı oluşturularak toplum üç maymunu oynamaya zorlanıyor. Görme, duyma, konuşma. Alimler görmeyecek, gazeteciler yazmayacak, aydınlar konuşmayacak. Bu kabul edilemez. Unutmamalıyız ki haksızlık karşısında susanlar haklarıyla birlikte onurlarını da kaybederler.

"KRİZ SADECE EKONOMİ DE DEĞİL"

Krizin sadece ekonomik olmadığını hatırlatan Pehlivan, "Çok net söylüyorum, bu ülke Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle karşı karşıyadır. Kriz Külliye' de hissedilmiyor olabilir ama Türkiye yanıyor. Türkiye hızla uçuruma doğru gidiyor. Böyle bir ortamda "Türkiye'de kriz yok, yaşananlar psikolojik  demek devekuşu gibi başımızı kuma gömmektir. Keşke kriz sadece ekonomi de olsa. Türkiye'de ayrıca yönetim krizi de var. Türkiye yönetilemiyor, yeni sistem ile işler içinden çıkılmaz bir hal almıştır. İktidara olan güven her geçen gün azalmaktadır. Kimse önünü göremiyor yarın ne ile karşılaşacağını bilemiyor." Değerlendirmelerinde bulundu.

"KAPANAN FABRİKA, AÇILAN CEZAEVİ"

Türkiye'de ekonomik ve siyasi krizle birlikte demokrasi krizinin de olduğunu kaydeden Pehlivan, açıklamasının devamında "Konuşma yok, tartışma yok, istişare yok. Muhalif olan herkes ya susturuluyor ya da hainlikle suçlanıyor. Türkiye hızla tek parti ve tek adam hakimiyetine eviriliyor. Türkiye'de bürokrasi krizi var. Bürokrasi de tam bir keşmekeşlik hakim. Ülkeye sadakatin yerini Külliye' ye sadakat almış durumda. Türkiye'de liyakat krizi var. Devlet kurumları, varlık fonları, üniversiteler, eş, dost, akraba kurumu haline geldi. Ehliyet ve liyakatin yerini yandaşlık ve partizanlık aldı. En önemlisi de Türkiye'de adalet krizi var. Yargıya güven dibe vurmuş durumda. Kapasitesinin üzerinde çalışan tek yer cezaevleri. . Kapanan fabrika sayısıyla, açılan cezaevi sayısı birbiriyle yarışıyor. Temel kuraldır: Fabrika yapmayanlar cezaevi yapmak zorunda kalırlar." İfadelerine yer verdi.

AF YASASI

MHP'nin af teklifi konusuna da temas eden Pehlivan, açıklamasına şöyle devam etti: "Af konusunda bizim temel ilkemiz şudur: "Devlet kendisine yönelik suçları affedebilir. Devletin Vatandaşın vatandaşa karşı işlediği suçları affetme hakkı da, yetkisi de yoktur” Bu teklifte ise tam tersi bir durum söz konusu; kadın cinayeti, çocuk istismarı ve terör gibi birkaç istisna dışında vatandaşın vatandaşa karşı işlediği suçlar affa tabii tutulurken, devlete karşı işlenen suçların neredeyse tamamı kapsam dışında tutulmaktadır. Daha anlaşılır olsun diye söylüyorum bu düzenleme ile;uyuşturucu satıcıları dışarı çıkarken, düşünce suçluları içerde kalmaktadır. Uyuşturucu satıcıları kader mahkumudur. Mafya babaları kader mahkumudur. Dolandırıcılar kader mahkumudur. Rüşvet yiyenler, yolsuzluk yapanlar kader mahkumudur. Ama Bazı Bankalarda hesabı olduğu için, çocuğunu dershaneye gönderdiği için silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlananlar, bylock-morbeyin kumpasına maruz kalanlar kapsam dışıdır. Bu yaklaşımı doğru bulmuyoruz. Bu sadece adaleti değil toplumun vicdanını da yaralar.

CEZAEVLERİNİ BOŞALTMA OPERASYONU MU?

Ülkede bulunan 449 cezaevinin toplam kapasitesi 211 bin 274'tür. Cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu olarak bulunan insan sayısı ise 253 bin 535'tir. Yani, kapasitesinden 42 bin kişi daha fazla. Bu yüzden bir çok yerde mahkumlar vardiya ile uyuyor. Af teklifi yasalaşırsa, bu düzenlemeden 162 bin 989 kişinin yararlanacağı belirtiliyor. Yani cezaevlerinde önemli bir boşalma olacak. Bu durumda ister istemez şu soru akla geliyor. Acaba bu af teklifi AK Parti ile MHP arasında bir danışıklı dövüş mü? Asıl amaç artık yer kalmayan cezaevlerini boşaltmak mı? Biz bu konuda da uyarıyoruz; Adalet cezaevlerini boşaltarak değil, suç üreten iklimi düzelterek sağlanır. Hükümetlerin görevi suçluyu değil suçu ortadan kaldıracak tedbirleri almaktır."  
AdminAdmin