Güncel
Giriş Tarihi : 06-05-2016 12:14   Güncelleme : 06-05-2016 12:14

DEMOKRASİYE VURULMUŞ DARBE

Her şey yolunda giderken, Davutoğlu’nun görevden alınmasına bir anlam yüklemeye çalışanlara şaşıyorum

DEMOKRASİYE VURULMUŞ DARBE
Her şey yolunda giderken, Davutoğlu’nun görevden alınmasına bir anlam yüklemeye çalışanlara şaşıyorum. Adeta ilk kez domokrasinin zaafa uğratıldığını görmüşcesine şaşkınlık yaşamaları bence çok garip. Çünkü bu en ağırı olmakla birlikte bunun altyapısını oluşturan bir çok antidemokratik uygulamaya şahit olmuştuk. O günlerde demokrasiyi bitirmek  amacı ile her etabı sessiz ve endişesize seyredenler, sanırım bu gün feryadı figanlarının  ne kadar gereksiz olduğunu daha iyi anlayabiliyorlardır. Anlamasına anlıyorlar da  atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş bulunuyor. Davutoğlu Cumhurbaşkanı cephesinden bakararak meseleyi geçiştirmeye çalışıyor. Oysaki yaşanan kaos, Davutoğlu’nun şahsında Türk Milletini zillete düşürmekten başka bir cümle ile ifade edilemez. Milli iradenin sandığa yansıması sonucunda yürütmenin başına getirilen  Başbakanın görevden alınması, Ak Parti meselesi değildir. Yaşananlar, Türk Milletinin geçmişi ile geleceği arasındaki köprülerin atılması ve parlamenter sistemin rafa kaldırılmasıdır. Davutoğlu, Ak Partili kimliğine ve Cumhurbaşkanının direktiflerine rağmen görevini hakkı ile yerine getirmeye çalışan değerli bir devlet adamıydı. Kişisel çıkar ve siyasi kaprıslere kapattığı kapılar, sonunu hazırlayan nedenlerdir.  En büyük hatası ise istifasını halka değil de Cumhurbaşkanına sunmuş olmasıdır. Bu davranış şeklini  Davutoğlu gibi diğer yol arkadaşları Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ta da gördük. Öteden beri savundukları doğruluk ve şeffaflik ilkesini bir çırpıda silmeyi yeğlemişlerdir. Susmanın tasdik etmek olduğunu bilen bu değerli devlet büyüklerimiz, her nedense Cumhurbaşkanının atiye yönelik idiallerine gölge düşürmemek için millet menfaatini umursamamıştır. Şovlarla gelip, sessiz çığlıklarla köşelerine dönmeyi tercih etmişlerdir. Davutoğlu, böyle yapmak yerine yüzünü millete dönmüş olsaydı, her geçen gün yok edilmeye çalışılan demokrasimiz yeni baştan can bulmuş olacaktı. Tek adam omanın haksız mücadelesine girişen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  değil, Türk Halkının iradesinin esas olduğunu haykırmış olacaktı. Böyle bir davranış yitirdiğimiz değerlerin yeniden tesisi, unutturulmaya çalışılan birlik ve beraberliğimizin yeniden şahlanışı olacaktı. Davutoğlu böyle bir istifa şekli ile ne yardan geçmeyi nede serden olmayı göze alamamıştır. Oysaki her meselede olduğu gibi bu konuda da doğru tek olmalıydı. Davutoğlu halkın karşına çıkıp ‘Başbakanlık görevini Türk halkının beklediği şekilde icra edemediğim için  istifa ediyorum’ ya da ‘Davul benim boynumda, tokmak Erdoğan’ın elinde iken bu görevi icra edebilmem söz konusu değidir’ diyerek istifasını duyurmalıydı. İşte o zaman Davutoğlu Türk Halkının gönlünde  ve Türk siyasi tarihinde müstesna başbakan olarak yerini almış olacaktı. Oysaki  bu gün, kendi doğruları ile ters düşen ve atamayla gelmişcesine azledilerek koltuğuna veda eden bir başbakan portresi ile karşılaştık. Bu, Türk siyasi tarihinin demokrasiye vurulan en ağır darbesidir.
AdminAdmin