Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 18-11-2015 21:56   Güncelleme : 18-11-2015 21:56

Çalma Elin Kapısını, Çalarlar Demir Kapını

Yaşadığınız çevrede doğruları konuşan, hakkı gözeten kaç insan tanıyorsunuz? Kendisine gittiğinizde sizi aydınlatacak, gördüğü yanlışı dili ile düzeltecek ve çevresinde bulunan insanları bulaştıkları fenalıklardan vaz geçirecek kaç insan var? Allah aşkına bildiğiniz ve tanıdığınız böyle birileri var mı? Ben iki ya da üç kişiye  rastladım

Çalma Elin Kapısını, Çalarlar Demir Kapını
Yaşadığınız çevrede doğruları konuşan, hakkı gözeten kaç insan tanıyorsunuz? Kendisine gittiğinizde sizi aydınlatacak, gördüğü yanlışı dili ile düzeltecek ve çevresinde bulunan insanları bulaştıkları fenalıklardan vaz geçirecek kaç insan var? Allah aşkına bildiğiniz ve tanıdığınız böyle birileri var mı? Ben iki ya da üç kişiye  rastladım.  Onlarda köşelerine çekilmekle kendilerini inkardan geliyorlar. Oysaki ilimleri ve kişilikleri bir çok fenalığı önlemeye yetip artacak derecede  derin. Diğer kalabalığa gelince, izleyip temaşa ettikçe şaşırıyorum. Ahlaksızlıkta rekor kırma  alabildiğine zirve yapmış.  Önceden gayrimeşru işler gizli kapaklı yapılırdı. Şimdi övünülerek bahsedilen, her sohbet ortamında anlatılan  mevzular oldular. Dinleyenler, tanık olanlar,  iş ortakları, çanak tutanlar ise toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Hepsi de paralı insanlar, bey olarak anılan kişiler. Bir kısmı siyasi, diğer bir kısmı ticari, belirli bir miktarı ise  sivil toplum örgütlerinde görev almış kişiler. İnsan eyvah eyvah demekten kendini alamıyor. İnsanlık bu kadar basit, delikanlılık bu kadar ayaklar altında mı kalmalıydı? Utanç verici davranışlarla övünen, edepsizlikle gurur duyulan, döşek olmakla paye kazanılan bir zamanda bulunmak ne kadar korkunç? Bütün bunları gördükçe şaşırmamanın, taaccüp etmemenin  insanlığa ihanet olduğu düşüncesindeyim. Edepsizliğin bu aşamaya ulaşmasında herkesin bir vebal üstlendiği malum.  Olup bitenlere ses çıkarmamakla, utanılacak eylemler meşrulaştırılmakta, toplum ahlakını hiçe sayanlara itibar edilmekle bu tür eylemlerin veba  salgını şekline dönüşmesine  imkan tanınmaktadır. Özellikle siyasiler nutuklarında kaküllerini yukarı kaldırıp 'anlım açık' şeklinde bir cümle kullanırlar. Onlarda bu cümleyi neden kullandıklarını bilmezler ya. Basma kalıp bir söz olarak edebi literatürümüzde yer almış bir kere. O nedenle manasını dahi bilmeden kullanıverirler  bu müstesna deyimi.  Oysaki işin aslı şudur. Önceki zamanlarda her hangi bir suça bulaşanlar değişik cezalara çarptırılırdı. Hırsızlık yapanın kolu kesildiği gibi yüz kızartıcı suç işleyenlerin ise alınları dağlanırdı. Kişinin alnında ki o işaret, onu toplumdan soyutlar, bir başkasına zarar vermesini imkansız kılardı.  Hatta o kişi yaşadığı beldeyi terk edip gittiği yerde de  alnını  ya saçlarıyla  yada bere gibi örtülerle kapatarak  yaşamak zorunda bırakılırdı. Bu gün o devri yaşamış olsaydık damgasız insanlar parmakla gösterilecek kadar az sayıda olurdu. Ya da damgalanmak korkusuyla bu sayı çok az miktarlarda olurdu. Oysaki şimdi ayran ile kavut birbirine karışmış. Kimin eli kimin ....de belli değil. Bir de bildiğim kadarıyla aynı sofrada yemek yenilen kimselere ihanet edilmezdi. O samimiyete ortak olanlara hiç bir şekilde fenalık düşünülmez, acı bir kahvenin hatırı kırk yıl devam ederdi.  Meğerki bu gün bir arada yenilen yemekler, kırk yıl hatırı var diye içilen kahveler ve kurulan arkadaşlık bağları   fenalıklara malzeme olması içinmiş! Unutulmamalıdır ki birilerinin kapısını çalanların, er veya geç mutlaka demir kapıları çalınacaktır. Hiç kimse adlı ilahiye mugayir kanun koyamaz. Onlar bilmeseler, duymasalar da dünya nizamının çarkları aynen bu şeklide dönmekte, hiç bir kötülük yapanın yanında kar kalmamaktadır.                    
AdminAdmin