Bir çok değerle birlikte dostluk, muhabbet ve arkadaşlık kavramlarının da değiştiğini görüyoruz. Bu apaçık meseleyi görüp de Dünyanın düzeni bu demenin çokta doğru olduğu kanaatinde değilim. Dünyanın düzeni budur demek yerine İnsanlığın ahvali böyle demek daha yerinde olur. Çünkü dünyayı şekillendiren biz insanlarız. İnsanın kendi kendine yettiği düşüncesinden neşet ettiğini sandığım dostlukların zaafa uğratılması, hakikaten günümüzün meselesi olmayı sürdürmektedir. Oysaki insan, sıfatı konumu ve kuvveti ne olursa olsun dosta, arkadaşa muhtaç bir varlıktır.
Birde insanlar arasındaki dostluk ve muhabbetin bozulmasından menfaat umanlar var. O gibiler de meselenin bir başka yönünü oluşturmaktadır. Adeta sevginin bölündüğü, yeni dostlukların mevcut arkadaşlık bağlarını zaafa uğrattığı düşünülür. Bu hiç ama hiç doğru bir tespit değildir. Dostluk adına sergilenen sevgiler güneş gibidir. Alemi aydınlatırken asla ısı ve ışığından hiç bir şey kaybetmez.
Arkadaşlığın basit bir duygu olduğu düşüncesine sahip olanlar, olmadık nedenlerle dünyanın en değerli hazinesini bir çırpıda silip atarlar. Oysa ki silinip atılan koca bir dünya ve bu dünyanın içinde barındırdığı emsalsiz cevherlerdir. Ticari defterinizdeki alacak hesaplarınızı bir kalemde silip atabilirsiniz, bu sizden çok fazla şeyler götürmez. Lakin arkadaş listenizden bir ismin eksilmesi, hayatınızın kör ya da topal olarak devam edeceği manasına gelir.
Baba ile oğlu arkadaşlık kavramı konusunda tartışmaya başlarlar. Oğlu babasına kendi arkadaşlarının daha vefalı olduğunu, zamanın her nesneyi eskittiği gibi arkadaşlıkları da eskittiği iddiasında bulunur. Babası ise oğluna her muhabbet edilen kişinin arkadaş olamayacağını anlatır ancak, toy delikanlı babasının söylediklerine bir türlü kanaat getiremez. Baba oğluna bunu ispatlamak amacıyla bir çuvalın içine kestiği bir koyunu yerleştirerek oğlunun sırtına yükler ve:
-Kan damlayan bu çuvalın içerisinde öldürdüğün bir adam olduğunu söyle ve bunu en güvendiğin arkadaşlarından saklamalarını iste. Bak bakalım bunu yapabilecek birilerini bulabilecek misin der.
Delikanlı sırtında çuval olduğu halde gecenin karanlığında en güvendiği arkadaşlarının kapısını çalar. Sabaha kadar dolaşmasına rağmen hiç bir arkadaşından olumlu bir cevap alamaz. Mahzun bir şekilde eve, babasının yanına gelir. Baba oğluna sırtındaki çuvalı indirmemesini, onu kendi arkadaşına götürmesini ister. Delikanlı bir müddet yürüdükten sonra babasının dostunun kapısını çalar. Babasının selamı olduğunu, çuvalın içindeki cesedi saklamasını söyler. Adam bir kazma, bir de kürek alarak bahçede bir çukur açar ve çuvalı bu çukura gömdükten sonra belirli bir alana sarımsak fideleri diker.
Aradan bir kaç ay geçtikten sonra baba oğluna şöyle der:
-Oğlum, çuvalı bahçesine gömen arkadaşıma git ve hiç bir şey söylemeden ona bir kaç tokat at. Delikanlı babasının dediğini yapmak için yola koyulur. Adamın kapısını çalan delikanlı baba dostunu görür görmez ona okkalı bir kaç tokat atar. Delikanlı, büyük bir tepki vereceğini sandığı adamın gayet sakin bir şekilde şöyle dediğini işitir:
-Git babana söyle, biz iki tokada sarımsak bahçesini satmayız.
Bir düşünür dost ve arkadaş tanımı hususta şöyle der: “Her şeyin yenisi makbuldür, ancak arkadaşınsa en eskisi”