Güncel
Giriş Tarihi : 17-05-2017 20:19   Güncelleme : 17-05-2017 20:19

ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK

Türk mizah sanatının bir diğer ismi de İncili Çavuştur

ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK
Türk mizah sanatının bir diğer ismi de İncili Çavuştur. İncili Çavuş'u  anlatmanın en güzel yolu yaşadıkları olayları anlamaktan  geçer.  Yaşadıkları devirde  devlet ricali ile ömrünü tüketmiş İncili Çavuş'un  mizah anlayışı, basit manalar değil oldukça derin anlamlar içerir. Bir yanda serden olmak vardır, diğer yanda padişahın lütfüna mazhar olmak. İşte bu kıldan ince, kılıçtan keskin  çizgi üzerinde yapılan cambazlık da  o kadar kolay olmasa gerek. İncili Çavuş Padişaha gücenir ve çarşı pazardan uzak bir yaylada yaşamaya başlar. Kafasını dinlemek ve uzun zaman kalabilmek için de bir Yörük çadırında yayıkçı çıraklığı yapmaya başlar. İncili'nin ortalıktan kaybolmasından sonra Padişah her yeri aratır. Ancak bir türlü İncili Çavuşu bulamaz. Her geçen gün İncili'nin espri ve sözlerini duymayı arzulayan Padişah'ın aklına bir fikir gelir. Padişah adamlarına altından bir saban bir de boyunduruk yapmalarını emreder. Bir zaman sonra padişahın emri yerine getirilir. Altın madeninden  yapılmış olan saban ve boyunduruk şehrin en işlek caddesine yerleştirilir. Padişah  saban ve boyunduruğun başına iki nöbetçi diker ve: -Buradan geçen insanlara  saban ve boyunduruğun fiyatını sorun, fiyat veren biri çıkarsa onu huzuruma çıkarın. O kişi ya İncili Çavuş'tur ya da İncil Çavuş'un olduğu yeri bilen bir. Padişahın söylediği gibi çarşıdan geçen herkese saban ve boyunduruğun pahası sorulur. Ancak hiç kimse bunlara fiyat biçemez. Nihayet İncili'nin Ağası yağ, peynir satmak için gittiği çarşıda gördüklerini İnciliye anlatır. -Çarşının ortasına bir altın saban ve bir altın boyunduruk koymuşlar. Gelip geçen kişilere bunlar kaç para eder diye soruyorlar. Allah aşkına onlara fiyat biçilir mi? İncili: -Ağam sen yarın çarşıya gittiğinde, saban ve boyunduruğun olduğu yere var ve nöbetçilere de ki: -Nisan ayı yağmuru döker, Mayıs ayı öğünürse bu saban ile boyunduruğun pahası biçilemez.  Şayet Nisan Ayı yağmurunu döker de Mayıs Ayı öğünmezse Padişah  bunları kırsın ve başına çalsın. -Aman Evladım, ben nasıl böyle bir şey yaparım, sonra beni ya asarlar ya da zindanlarda çürütürler. -Yok Baba, korkmana gerek yok, sen hele söylediklerimi, gerisine karışma. Yaşlı Yörük çarşıya gider ve nöbetçiler: -Ben bu sabanla boyunduruğa  fiyat biçeceğim. Nöbetçiler: -Buyur biç Baba, derler. Yörük: Nisan ayı yağmuru döker, Mayıs ayı öğünürse bu saban ile boyunduruğun pahası biçilemez.  Şayet Nisan Ayı yağmurunu döker de Mayıs Ayı öğünmezse Padişah  bunları kırsın ve başına çalsın. Nöbetçiler hemen yaşlı adamı yakalayıp, Padişah'ın huzuruna çıkarırlar. İlk önce İncili'nin yerini söylemek istemese de Padişahtan korkan Yaşlı Adam nihayet İncili'nin kendisine çıraklık yaptığını söyler. Padişah'ın adamları hemen yola çıkarak İncili Çavuşu Padişahın huzuruna çıkarırlar. Padişah İnciliye: -İncili neden bizi bırakıp, kırlara çekildin? -Padişahın sizi sevmekten bıktığım için saraydan uzaklaştım. -Bak İncili seni ancak bir şartla affederim. Öyle bir kabahat işleyeceksin ki, daha sonra dilediğin özür kabahatinden büyük olmalı. İşte seni  o zaman affedebilirim. Bir müddet daha sarayın bahçesinde oturan Padişah ve İncili salona geçmek için saraya doğru yürürler. Önde Padişah arkada İncili. Tam sarayın merdivenlerine gelince İncili Çavuş Elindeki feneri söndürür ve Padişah'ı şapur, şupur öpmeye başlar. Padişah: -Sen ne yaptığını sanıyorsun, küstah herif, diye çıkışır: İncili Çavuş: -Çok affedersiniz Hünkarım, sizi bir an için Hanım Sultan zannettim. Evet büyük bir suç ve ondan daha büyük bir özür. Kabullenilmesi zor olsa da Padişah verdiği sözü tutarak İncili'yi affeder.  
AdminAdmin