Güncel
Giriş Tarihi : 18-01-2018 21:43   Güncelleme : 18-01-2018 21:43

MÜSLÜMAN OLDUĞUM AKLIMA GELMEDİ

İnsanı anlamak sanırım zorlukların en büyüğü

MÜSLÜMAN OLDUĞUM AKLIMA GELMEDİ

İnsanı anlamak sanırım zorlukların en büyüğü.  Hele hele Türk insanını anlamak adeta yaşanılır  bir gezegen keşfetmek kadar imkansız. Hayat anlayışı, dünya görüşü ve  ahret inancını  belli esaslara göre değil de kendi kafasına göre şekillendirmekte mahir. Tek samimiyet işareti boş lakırdı, kuru gürültü ve kolay olanı seçmek. İnancı, İmanı ve ahlakı  sığınma koridoru  olarak kullanıp, Allahsızlığın ne kadar icabı varsa yerine getirmek.

            Yani her haltı işleyip sonrada Allahın en sadık  kulu oyununu sahnelemek artık sıradanlaşmış. Ayıplamak, yermek, utanmak ve imtina etmek  bir tarafa, bu esaslar adeta hayatı dolu dolu yaşamanın altın anahtarı olarak değerlendiriliyor. Sonrası çorap söküğü. Allah'tan korkmayıp, kuldan utanmayan bir kişi  elbette ki  insanlığa dair ne kadar  görev ve sorumluluk varsa hepsini   suiistimal edebilir.  Önüne gelene  saldırabilir. Hakkı olmayana dört elle sarılıp, taciz skandalına karışabilir. Yalan konuşup, harem evler kurabilir. Bu gibi kişiler için  artık dünya nimetleri adına kısıtlama söz konusu değildir. Önemli olan işlediği haltın, kendi şeriatıyla ilişkili olmasıdır. Yani anlayacağınız bozup parçalamadığımız bir din vardı, çok şükür onu da kendi egolarımıza uyarlamayı  başarabildik. Bir gün bir  iş görüşmesine çağrılan  biri hiç tanımadığı muhatabının ofisine doğru yola çıkar. Yaz  mevsimi ve ramazan ayı olması nedeni ile bir hayli sıkıntı çeken arkadaş,  bunaltan güneş altında terden vıcıklamış halde kendini bekleyen kişi ile karşılaşır. Ne var ki ahlak ve edep yoksunu  özel kostümlü  beyefendi, ayak ayak üstüne atmış ve ramazan olmasına aldırış etmeden  sigarasını tüttürmekteydi. Aradan 5 yıl geçer ve bir İmam Hatip'in de bulunduğu ortamda  hikayeye konu olan iki kişi karşılaşırlar. İmam,  iş görüşmesine giden kişiye hürmet gösterince oruç kaçkını arkadaş orada bulunanlara şöyle der: -İyi de kendisi birazcık Komünist'tir. Aslında Komünist  ithafı siyasi düşünce  sıfatı  olarak değil,  inançsızlık manasında kullanılmıştır. Kafanızın karıştığını düşünüyorum. İşin doğrusu benim  kafam da bu gibi durumlarda karışmıyor değil.  Karışıklık iman ve ahlakı sadece sözlerle yaşıyor olmamızdandır.  Sanırım  bu davranış şekli  bir hayli rağbet görmüş olmalı ki samimiyetten ziyade şarlatanlıklar daha çok  revaçta. Osmanlı döneminde gayrimüslim halktan haraç alındığı bir zamanda Bekri Mustafa, bir meyhanede  masaya  kurulmuş,  rakısını yudumlarken tahsildarlar içeri girer. Tahsildarlar başında fes bulunmadığı için hangi milleten olduğuna kanaat getiremedikleri Bekri Mustafa'ya haraç kağıdı sorarlar.  Kafası kıyak olan Bekri Mustafa  onları tersleyince olay yerine zabıtalar çağrılır. Bekri Mustafa bir hayli dirense de zabıtalar O'nu  yaka paça sürükleyip  karakolun yolunu tutarlar.  Yolda giderlerken Bekri Mustafa'yı tanıyan biri yanına yaklaşıp sorar: -Mustafa  senin ne işin var haraçla?  Zabıtalara neden Müslüman olduğunu söylemdin?  Bekri Mustafa, şöyle cevap verir: - Sus be kardeş sus, Müslüman olduğum bir türlü aklıma gelmedi. Eh yani  büyük insanlar "Kişi düşündüğü gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi düşünmeye mecbur kalır" sözünü boş yere söylememişler... Sağlıkla kalın, mutlu kalın...                                                                                             Asim YAVUZ    
AdminAdmin