Asim YAVUZ
GERİYE GİDİŞİN TEMEL UNUSURU
Son günlerde Mankurt kelimesini sıkça duyar olmaya başladık
Son günlerde Mankurt kelimesini sıkça duyar olmaya başladık. Kelimenin ifade ettiği mana oldukça derin. Her sözü emir telakki eden, beyni ipotek altında bulunan, hafızasını kaybetmiş insan anlamındadır. Ancak her nedense bu kelime yerli yerinde kullanılmamaktadır.
Mankurtluğun çıkış noktası Çin'dir. Türkler ile Çinliler arasında vuku bulan savaşlar sonrasında Çinliler, esir ettikleri Türkleri en amansız işkencelere tabi tutar, daha sonrada en ağır işlerde kullanırlardı. Bu işkencelerin en acı vereni, en aşağılayıcı olanı ise saçı kazıtılan Türklerin başına yeni kesilmiş olan deri parçası sarılarak çöle bırakılmasıydı. Kızgın çöl sıcağında deri kurudukça esir Türkler dayanılmaz acılarla kıvranırdı.
Günlerce devam eden bu işkence sonrasında esir Türklerin bir çoğu dayanamayıp ölürken; hayatta kalmayı başaranlar oldukça anormalleşip, Çinli Efendinin en sadık kölesi olurdu. Onun için efendiden başka bir varlık söz konusu olmazdı. Böyle bir işkenceye maruz kalarak hayatta kalmayı başaran esirlere ise Mankurt Türk denilirdi.
Hatta bu hususla alakalı şöyle bir olay anlatılır. Savaşa giden ve bir daha geri dönmeyen bir genci annesi aramaya başlar. Ne pahasına olursa olsun oğlunu bulmaya kararlıdır. Uzun süre devam eden aramalardan sonra anne oğlunu bir yaylada koyun otlatırken bulur. Ne var ki anne oğlunu tanımasına rağmen oğlu annesini tanımaz. Kadın geçmişe dair oğlu ile alakalı pek çok şey anlatır. Yine de delikanlıya annesi olduğunu kabul ettiremez.
Kadının her gün kırlara gelip gitmesinden kuşkulananlar, Çinli Efendiye durumu anlatırlar. Çinli Efendi Mankurt Türk'e yani çobanına ertesi gün sabah erken saatlerde kendisini görmeye gelecek olan kadını öldürmesini emreder. Soru sormadan, araştırıp irdelemeden her emri mutlak surette yerine getiren Mankurt Türk, ertesi gün sabah erkenden kendisini görmeye gelecek olan annesini elinde ok ile beklemeye başlar.
Biraz sonra yaşlı kadın görünür. Belli bir mesafeye gelince elinde ok ile bekleyen oğlunu görür. Genç çoban hiç konuşmaz. Sadece oku annesine çevirir ve nişan alır. Yaşlı kadının, ben senin annenim ve sen bir Türksün feryatlarına aldırış etmez ve oku salıverir. Kadın orada can verir. Bu vahim olay yıllar boyunca Kırgız Türkleri arasında nesilden nesile aktarılır.
Mankurtluğun tarihi geçmişi böyle. Düşünmeyen, yargılamayan, sorup, araştırmayan, insanın söylediğini Allah' ın emri telakki edip, beynini hakikatlere kapatan insan demektir.
Tarihin bir dönemine damgasını vuran Mankurtluk, uzun ve dayanılmaz işkenceler sonucunda ortaya çıkarken bu gün kendiliğinden oluşmaktadır. Tereddütsüz biatın, muhasebe edemeyen idrakin, acı duymayan vicdanın vücut bulduğu bu sıfat; sanırım ki geriye doğru yol alışın en temel unsuru haline gelmiş bulunmaktadır..!
Admin