Güncel
Giriş Tarihi : 23-09-2017 20:19   Güncelleme : 23-09-2017 20:19

BRE AHMAK

Çoğu kere insan  karşısında ki kişinin  kapasitesine aldırış etmeden  onun imkansızı başarabileceğini düşünür

BRE AHMAK
Çoğu kere insan  karşısında ki kişinin  kapasitesine aldırış etmeden  onun imkansızı başarabileceğini düşünür. Gerçeklere gözünü kapatır ve hülyanın  engin sınırlarında sörf yapmayı tercih eder. Bunun en bariz örneklerini siyaset arenasında görmek mümkün.  Misyon  yüklenmiş  şahsın kendisi bile içinde böyle bir gaye  taşımazken ona tabi olanlar melankoli seviyesinde bir tutkuyla bekleyişlerini sürdürürler. Tabanın hüsnüniyete dayalı bu bekleyişi ne kadar makul ise üst makamlarda bulunanların amacı o derece basit ve çıkara dayalıdır. Ancak hakikat hayal gibi hoş ve riyakarlık içermez. Buzdan bir tokat gibi şaklayıverir insanın  ensesine. İşte o gün ne geçip giden zaman geri getirilebilir ne de insanımıza sunulması gereken güzellikler. Avcının biri kurduğu tuzak sonucunda  minik bir serçe yakalar. Sonunun ateşte kızarmak olduğunu  bilen zavallı serçe başlar avcıya yalvarmaya: -Senin gibi usta bir avcının benim gibi minik bir hayvanın etine ihtiyacı olacağını düşünemiyorum. Az ötede bir sürü ceylan avlanmayı bekliyor. Böyle yapmakla hem komşularına bolca et ikram etmiş olursun hem de seni tanıyanların  nazarında bir itibarın olur. Bunu yapman karılığında da sana üç tanede öğüt veririm. Birinci öğüdümü elinde, ikinci öğüdümü  şu çatının tepesinde, üçüncüsünü de şu ağacın dalında vereceğim. Avcı kuşun söylediklerini kabul edince, kuş birinci öğüdünü verir. Olması imkansız şeyler,  kim tarafından  söylenirse söylesin asla inanma. Avcı birinci öğüdü dinledikten sonra kuşu serbest bırakır. Kuş yan tarafta bulunan  evin çatısına konar ve ikinci öğüdünü verir. Elinden çıkardığın hiçbir şey için asla eyvah deme. Daha sonra bir ağacın dalına konan serce: -Efendi, içimde on dirhem büyüklüğünde bir inci var, beni serbest bırakmakla çok büyük bir servetten mahrum kaldın, der. Avcı inci lafını duyunca ah vah edip, saçını başını yolmaya başlar. Adamın bu halini gören kuş şöyle der: -Ben sana elinden çıkardığın hiçbir şey için eyvah edip ah çekme demedim mi?  Hadi bu öğüdümü anlamadın, olmayacak hiçbir şeye inanma demedim mi? Hadi bunu da anlamadın diyelim. Bre ahmak, kendisi üç dirhem olmayan bir kuşun içerisinde on dirhem inci olduğuna  nasıl inanabiliyorsun?             Avcı, azda olsa kendine geldikten sonra kuşa son öğüdü vermesini söyler. Minik serçe:             -Verdiğim iki öğüdü tutmadın ki üçüncüyü veriyim. Senin gibi aptallara öğüt vermek,  çorak tarlaya tohum ekmeye benzer, der ver uçar gider.
AdminAdmin